Türkiye'de kayıtlı 537 bin 800 limited ve 94 bin 400 anonim şirket bulunuyor. Araştırmalar, bunların yüzde 90'nından fazlasının aile şirketi olduğunu ortaya koyuyor. Aileler tarafından yönetilen grup ve şirketlerin önemli bölümün temeli ise 1960-70'lerde atıldı. Bir ya da iki kişiyle yola çıkan bu gruplarda, işlerle birlikte aile bireylerinin sayısı da arttı. Bazılarında 10, bazılarında ise 100 kişiye ulaşıldı.

Aile şirketlerine danışmanlık hizmeti verenler, grupları, üye sayılarına göre 3'e ayırırlar. Örneğin, 4-12 kişiden oluşanlara "Küçük Aile", 12-30 kişi arasına "Orta Boy Aile", daha kalabalık olanlara da "Büyük Aile" tanımı yapılıyor. 300 kişiyi geçen üye sayısıyla, en kalabalık ailenin ise Sabancı Holding olduğu tahmin ediliyor.

Bu nedenle de Sabancı Holding, Türkiye'de ilk defa "Aile Anayasası" ve "Aile Konseyi" uygulamasına gitmişti. Dünyaca ünlü McKinsey şirketinden danışmanlık alan Sabancı, böylece aile üyelerinin işe girişinden karar almaya kadar çok sayıda konuyu bir anayasa haline getirmişti. Sabancı'nın girişişimin sonraları başka gruplar da izlemişti.

Sabancı'da sistem işlemedi mi?

Unutulmaz işadamı Sakıp Sabancı'nın vefatından sonra ortaya çıkan tablo ve ailedeki ayrılmalar, iş dünyasında "Aile Konseyi işlemedi mi?" sorusunun ortaya atılmasına neden oldu. Ali Sabancı ve Demir Sabancı'nın gruptan ayrılması, ondan öne Emine Kamışlı'nın Esas Holding'e katılması da bu yönde düşünenlerin sayısının artırılmasına neden oluyor. Hatta, Sakıp Bey'in vefatından sonra grupta yaşanan tartışmaların, normalda yaşanmaması gerektiği belirtiliyor. Çünkü, "Aile Anayasası" ve "Aile Konseyi"nin bu gibi durumlar için kurallar koyması ve hazırlık yapması gerekiyordu. Zaten bu yapılar böyle durumlar için ortaya konulmuştu.

Sakıp Bey ne demişti?

Rahmetli Sakıp Sabancı, vefatından önce Capital'e verdiği söyleşide, "Aile Konseyi" sistemini şöyle anlatmıştı:

-Kişiye soyadı Sabancı olduğu için iş vermiyoruz. Grubumuzda kimse artık soyadı Sabancı olduğu için öncelik alamaz. Kriterler tespit edilmiş. Bunları kendi kendimiz de tespit etmedik. McKinsey bunları bize tavsiye etti. 4-5 sene bu şirketle toplantılar yaptık. Onlar bize kurallar meydana getirdi.

-Müesseseleşme önemli dediğimiz için Aile Konseyi kurmuşuz. Aile Konseyi'ni işten de ayırmışız. Bakın bu defter içerisinde kaçıncı toplantı yapılmış, hangi tarihte nerede yemek yapılmış, gündemler nelermiş hepsi yazılı.

-Bu Aile Konseyi'nin amacı, birliğin korumasının yanı sıra, holdingin idare heyetine tavsiyelerde bulunmak. Eskiden idari heyet üyeleri; ben, kardeşlerim, yakınlarım, mesai arkadaşlarım, profesyonellerim evin içindeydi. Dedim ki, biraz dışarıdan üyeler alalım. Bir gün daha ileriye götüreceğiz bunu, adetleri daha da artıracağız.

-Aile içinde de demişiz ki, aile bireyleri arasında şu kriterlere sahipse ve hisse senedini bankaya depo edip kağıdını getiriyorsa ve hala alakası devam ediyorsa, Aile Konseyi'ne devam edebilir.

Özcan Grubu'nda da benzeri yaşandı

Son dönemde pek fazla öne çıkmıyorlar. Ancak, hafızası iyi olanlar "çiklet" sektörünün önde gelen şirketlerinden Özcan Sakız Sanayi'ni hatırlar. Bu grupta da aile üyelerinin sayısı çok fazlaydı. Çözümü, "Aile Meclisi" ve "Aile Anayasası" uygulamasında buldular. Bir danışmanlık şirketiyle çalışıp, aile üyelerini şirket dışına çıkardılar. Sadece işten anlayan, işe temelden başlamak isteyenleri dahil ettiler. Sistem¸görünüşte çok iyiydi ve bazı aile üyelerini grup dışında bırakmıştı.

Ancak, bu başarı öyküsü, çok fazla sürmedi. Şirket, bir süre sonra attığı adımdan geri döndü ve yeni yapıyı iptal etti. Çünkü, aile üyeleri bu işe daha fazla dayanamadılar.

Bir yönetim danışmanı, "Aile üyeleri, kendi şirketleri varken başka yerde çalışmak, boş durmak istemiyorlar. Kendi şirketlerinde ise her zaman alt kademeden başlamayı içlerine sindiremiyorlar. Bu nedenle de Aile Meclisi işlemiyor" diye konuşuyor.

Başarılı uygulamalar da var

"Aile Konseyi" uygulamaları bütün dünyada var. Özellikle 3 ve 4'üncü kuşağa taşınan gruplarda bu tür sistemlerin başarıyla uygulandığı görülüyor. Örenğin, Volkswagen ve Audi'nin sahibi Pietsch, BMW'nin sahibi Quandt, Ericsson'un sahibi Wallenberg ile Bosch'un sahibi Bosch aileleri, bu gelişimi tamamlayanlar arasında gösteriliyor.

Bu şirketlerin "Aile Meclisleri"nde, bireylerin gelirlerinden kişisel harcamalarına, yönetime katılmaktan eğitimlere kadar her konu konuşuluyor. Ayrıca, şirketlerin yeni yatırım ve önemli ortaklıkları da görüşülüp, yönetim kuruluna görüş de veriliyor.

Rauf Ateş