Kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) adı verilen uygulama aslında, işçisine iş vermekte güçlük çeken işverenin, İşkur'a müracaat edip "Benim yerime ücretleri bir süre sen ver." demesidir.

4447 sayılı kanuna göre ödenen KÇÖ'de 5838 sayılı Torba Kanun ile geçici olarak değişiklikler yapıldı. Ödeneğin hem süresi uzatıldı hem rakamı artırıldı hem de mahsuplaşmada değişiklikler oldu.

Normal zamanlarda kısa çalışma ödeneğine başvurma şartları

Yönetmeliğini de dikkate alarak uygulamayı özetleyecek olursak;

Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle işi önemli ölçüde (en az yüzde 30 oranında) düşmüş veya durmuş olan işveren İşkur'a müracaat edecek ve hangi işçileri için KÇÖ istediğini listeleyecek.

İşkur, müracaatı alıp işverenin durumunu incelenmesi için Çalışma Bakanlığı İş Müfettişlerine gönderecek.

İş müfettişi işyerinde inceleme yapacak ve şartlar müsait ise KÇÖ'nün kimler için uygulanacağını belirten bir rapor yazacak.

İşkur, gelen rapora göre işyerine bildirimde bulunacak.

İşveren ise durumu ilan tahtasına asacak ve isteyen işçilerin KÇÖ için İşkur'a müracaat etmesini salık verecek.

İşçilerden isteyenler KÇÖ'ye müracaat edecek.

İstemeyenler için ise iki şık var. Ya eksik çalışma ve ücret ile işlerine devam edecekler ya da iş akitlerini 4857/24-II gereğince feshedip kıdem tazminatı hakları varsa alıp gidecekler.

Hangi işçilere ne kadar KÇÖ?: Tüm işçiler KÇÖ'den faydalanamaz, işten çıkarılmış olsaydı işsizlik ödeneği alma hakkı olacak olan işçilere KÇÖ ödenebilir. Yani, geriye doğru 3 yıl içinde en az 600 günü olan ve son 120 günü kesintisiz devam eden işçiler için ödenek istenebilir. Ödenecek KÇÖ, normal işsizlik ödenekleri kadardı. Yani son 120 günlük brüt aylık ücretinin yüzde 40'ı kadar. Ama bu rakam 265'ten az, 530 liradan çok olamaz. Bu arada KÇÖ alan işçi işsiz kalırsa, aldığı para işsizlik ödeneğinden mahsup edilir. Örneğin KÇÖ'den üç ay para alan işçi daha sonra işsiz kalırsa alacağı işsizlik ödeneği süresinden, ödenen KÇÖ miktarı mahsup edilir.

Zorlayıcı sebepler nelerdir?: İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkan bulunmayan, dışsal etkilerden ileri gelen, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması ve faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan deprem, yangın, su baskını, salgın hastalık, seferberlik ve benzeri sebeplerdir.

2008-2009 yıllarındaki uygulama

Normal zamanlardaki KÇÖ uygulaması yukarıdaki gibiydi, ama en son kabul edilen 5838 sayılı Torba Kanun ile sadece 2008 ve 2009 yılları için KÇÖ'de önemli değişiklikler yapıldı. Genel ekonomik krizin yaygınlaştığı ülkemizde 2008 ve 2009 yıllarında KÇÖ süre olarak uzadığı gibi rakamı da artırılmıştır. Buna göre;

KÇÖ, 6 aylık olacak ve Bakanlar Kurulu kararıyla 6 ay daha ilave edilebilecek.

KÇÖ miktarı yüzde 50 zamlı olacak, halen 265 ile 530 arasındaki değişen rakam 399 ile 798 liraya yükseltilecek.

İlk ay için mahsuplaşma yok, yani KÇÖ sonrasında işyeri krizden çıkamaz ve işçilerin işine son verilirse alınacak işsizlik ödeneklerinden kesinti olmayacak. Ancak, Bakanlar Kurulu ikinci bir 6 ay daha vermişse bu ikinci altı ay için işsizlik sigortası ödeme süresinden mahsup edilecek.

Sonuç olarak 2008 ve 2009 yılları için KÇÖ rakamları artırıldı ama işsizlik sigortası ödemelerindeki rakamlarda bir artış yapılmadı. Krizden bir an önce çıkabilmek için KÇÖ'ler gibi işsizlik ödeneklerinin de en az 400 liraya çıkarılması uygun olacağı gibi talebi de artıracaktır.

Yetimlere eziyet edilmiş; itirazda bulunun, olmazsa dava açın

Hasan Kurt isimli bir yakınım 640 gün SSK'sı varken 3 Ekim 2008'de vefat etti. Kendisi ölmeden önce 600 günlük askerlik borçlanmasını da yapmış ve ödemiş. Bu durumda iken, yetimlerine ve eşine aylık için SGK'ya müracaat edilmiş. Önce normal olarak dul-yetim maaşı bağlanmış ve bin liranın üzerinde bir para vermişler. Fakat daha sonra SGK'ya çağrılmışlar ve 900-1800 gün meselesinde yanlışlık yaptıklarını söyleyip hem dul hem de yetim aylıklarını iptal etmişler. Ödediklerini de geri istiyorlar. Şimdi bu durumda ne yapılmalı? R. S.

30.9.2008 gününe kadar geçerli olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 66. maddesine göre; "5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanır." hükmü vardı. Buna göre de 900 günü olmadan vefat edenlerin geride kalan eş ve çocukları, vefat eden kişi için askerlik veya yurtdışı borçlanması yaparak 900 güne tamamlayabiliyordu.

2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe giren 5510 sayılı kanunun 32. maddesi ile uygulama değişti. Yeni uygulama gereğince, "En az 1.800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında (eski adıyla SSK'da) sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,..." olanların geride kalanlarına aylık bağlanacaktır. Fakat metin içindeki 'her türlü borçlanma süreleri hariç' ibaresi her şeyi altüst etmiş ve 1.10.2008 günü ve sonrasında vefat edenlerin geride kalanlarının, vefat eden için askerlik ve yurtdışı borçlanması ile 900 güne tamamlama haklarını ellerinden almış.
Ancak, bu olayda vefat eden kişi hem ölmeden önce hem de Sosyal Güvenlik Reform Kanunu'nun yürürlük tarihi olan 1.10.2008 gününden önce askerlik borçlanması müracaatı yaptığı için geride kalanların dul ve yetim aylığı bağlanmalıydı. SGK yetkilisi kim ise yasayı yorumlamakta hata ettiğinden önce SGK'ya itiraz ediniz. İtirazınız kabul görmez ise İş Mahkemesi'nde dava açınız.

Zaman / Ziya Perver