“Markalar yaşamın kumaşının bir parçasıdır.”
David Ogilvy

Yaşantımızın her alanında ürünlere yer vardır. O ürünleri kullanırken cümlelerimizi süsleyen çeşitli isimleri de ihmal etmeyiz. Markalar! Markalar bizler için etkileyici, ahenkli, sıradan, bazı durumlarla anlamlandırılmış, kulağa hoş gelen vazgeçilmez isimlerdir.

Ve her birimiz bu isimleri bünyesinde toplayan markanın, ne olduğunu bilebiliriz.

Bir grup üniversite öğrencisi, dönem ödevlerini hazırlamak amacıyla, İstanbul’un çeşitli semtlerinde sokak röportajları yaparlar. Bu röportajlarda reklamlarla ilgili, reklama dayalı sorular sorarlar. Bu sorulardan bir tanesi markanın ne olduğuna dair bir sorudur. “Marka nedir?” diye sorduklarında aldıkları yanıtların benzer olan cevapları şunlardır.

“Bir şeyin ismi”, ”LEVI’S bir markadır mesela..”, “Marka…marka üretici firmanın ismidir.”,”Firmanın ürettiği üründür.” “ Pahalı ürünler.”,”Çok satılan şeyler markadır.”,” Coca-Cola bir markadır.”

Röportajda dikkat çekici olan markanın kendine ait tanımının bilinmediğidir. Genel olarak üretici sektörün ve ürettikleri şeylerin isimleriyle markanın ne olduğuna dair bilgilere sahip olunduğu ortaya çıkmıştır.

Marka gerçekten de pahalı olan ürünler midir? Ucuzluğuyla tanınan markalar yok mudur? Bir ürünün çok satması, o ürünün marka olduğunu mu gösterir? Firmanın ürettiği her ürün markamıdır. Marka olamamış ürünler yok mudur? Bunlar markanın ne olduğunu tanımlamaz. Markanın bizim için ne anlam ifade ettiğine tanımlamalar getirir o kadar. Peki tam olarak nedir marka?

MARKA NEDİR?

Bir ürünün, bir şeyin tanınması yada bilinmesidir. Ürün yada şey biliniyorsa markadır.

Etrafımızda gördüğümüz her şey bir markadır. Yollarda gördüğümüz arabalar, holdinglerin bulunduğu binalar, gökdelenler, insanların üzerindeki kıyafetler, ayakkabılar, marketler ve marketlerdeki ürünler markadır. Adını duyduğumuz gittiğimiz yada gitmediğimiz yerler, oteller, köprüler, kuleler, şehirler, ülkeler markadır. Sinemada, TV’de izlediğimiz filmlerin yönetmenleri, oyuncuları markadır. Televizyonumuz, diş macunumuz, diş fırçamız, mutfak gereçlerimiz, tencere, tava, bardak v.b. bir sürü ürün….. Yani hayatımızın içinde yer alan yada yer almayan her şey bir markadır. Üreticisi olduğumuz düşüncelerimiz bile bir çeşit markadır.

Markalarla bu kadar iç içe yaşamamıza rağmen ‘Marka’ denildiğinde aklımıza tekstil, gıda, otomotiv gibi günlük yaşantıda daha çok yer alan bazı ürünlerin isimleri geliyor. ‘Bazı ürünler’ dememdeki sebep bizlerin bir ürünün markasıyla benzer olan diğer ürünleri de adlandırıyor olmamızdır.

Bir ürün ilk olarak hangi isim altında çıkmışsa, benzer olan ürünlere de o marka ile hitap ederiz.

Yani biz ürünü bir marka ile genelleriz.

Kağıt mendil bizler için Selpaktır. Kağıt mendil satın alacağımız zaman “Bir Selpak lütfen” deriz. Ve satıcı bize farklı markalardan bir paket kağıt mendil verir. Biz bir paket kağıt mendili alır gideriz. O anda bizim için önemli olan Selpak markalı kağıt mendile sahip olmak değil, kağıt mendile sahip olmaktır. Bir çoklarımızın üzerinden çıkartmadığı Kot pantolonlar da markanın adını taşımakta olan denim kumaştan yapılmış olan jeanlerdir. ‘Kot’ bundan 40 yıl önce yurt dışında jean pantolonları görüp çok beğenen ve Türkiye piyasasına ‘KOT’ markasıyla sunan Muhteşem Kot’un soyadıdır. Üstelik ‘Kot’ firması üretime geçtiği yıl, üretimini durdurmuştur. Buna rağmen bizim ülkemizde Jean olarak isimlendirilmiş pantolona da, ‘Denim’ olan kumaşa da “Kot” denilmektedir. Kot pantolon, kot şort, kot gömlek, kot kumaştan ayakkabı, kot kumaştan çanta….

Günlük yaşantımızda ürünleri marka ismiyle anmaktayız. Tıraş bıçağı alacağımız zaman “Jilet.” Deriz. Gilette bir markadır. Ve üstelik biz bu markayı Türkçeleştirerek kullanırız. Tüm PVC pencereler bizim için ‘Pimapen’dir. Yudumladığımız granül kahve ‘Nescafe’dir. Bir yere gittiğimizde sorarlar “Çay, kahve, nescafe…” Yada cafelerin, restoranların, çay bahçelerinin mönülerinde Nescafe yazar. Başlı başına bir içecekmiş gibi. Yemek kitaplarında, pasta, kek, börek tariflerinde margarinin adı ‘Sana’dır. ‘Camsil’,’Emsan’,’Halıflex’,’İzocam’,’Uhu’,’Timberland’;’Shokella’,’Borcam’,’Boxer’ gibi bir çok marka bizler için genel ürün isimleri olmuştur.

“Bütün markaların tek bir ortak özelliğinden
söz edilebilirse bu ancak bir çeşit şöhret olabilir.”

Jeremy Bullmore

Bir markanın bu kadar biliniyor olmasının iyi bir şey olduğunu düşünebiliriz. “Marka olmak bilinmek değil midir zaten ?” diyebiliriz. Ancak markanın bir ürünün ismi olarak anılmasının, üretici firmaya hiçbir faydası yoktur.

Biz bir ürün istiyoruzdur. Genelleme yaptığımız markaya sahip olmak yada olmamak gibi bir kaygımız yoktur. Özellikle o markaya ait ürünü istediğimiz zaman bu firma için faydalı olan bilinmedir.

Hedefine uygun, firmaya fayda sağlayıcı bilinme ‘Markalaşma’ sürecinde oluşturulabilir..

MARKALAŞMA NEDİR?
Aynı üniversite öğrencileri sokak röportajların da “Markalaşma nedir?” sorusunu da sorarlar.

Bu soruya çok az yanıt verilir. O yanıtlarda markalaşmanın ‘Tüketim toplumu olmanın getirisi’ olduğu, ‘Marka toplumu olmak’ olduğu gibi inanışlardır.

Piyasada bu kadar çok marka olan ürün yokken biz alış veriş yapmıyor muyduk? Yine markalı ürünler almıyor muyduk? Hatta bu gün en çok tüketilen marka ürünlerden bir çokları, eskiden piyasada kendisini kabul ettirmiş markalardır.

Bizler markalarla yeni tanışmıyoruz. Bundan yirmi yıl öncede, elli yıl öncede piyasaya çıkan her ürünün, üretici kişi veya firma tarafından konulmuş bir ismi vardı.Peki nedir markalaşma?

Markalaşma Nedir?

Markalaşma piyasaya yeni çıkan bir ürünün tanınma, isim yapma ve sunulduğu ‘Pazar’ tarafından kabul edilme sürecidir. Markalaşma bir ürünün, bir şeyin bilinme, tanınma aşamasıdır.

Markalaşma sürecinde standart hedef, tek bir hedef vardır. Bilinmek. Ve bilinmek için firmalar bildiğimiz gibi reklamlarla ürünü piyasada tanıtmaya çalışırlar. Markalaşma sürecinde isim duyurmak için reklama ihtiyaç vardır. Sayın Y. Murat Akbay’ın geçmiş bölümlerde bahsettiği Bilginin Yolculuğunda verilmiş olan bir bilgiye burada değineceğim. Markalaşma sürecinde kişilerin ‘dış algı’sı olan bir ürün vardır. Yani kişiler için o ürünün iç algıda kayıtlı bir bilgisi yoktur. Dolayısı ile kişilerin Uzman Bilinçlerinde ürünle ilgili bilgiyi oluşturmak gerekir. Markalaşma sürecinde reklam, ilan v.s. gibi çalışmalarla kişilerin iç algısına kayıt yapmak izlenecek en doğru stratejidir. Ve yıllardır tüm firmalar bu stratejiyi kullanmaktadırlar. En iyi markalaşma stratejisi ünlü isimlerle çalışmaktır. Çünkü; bahsettiğim gibi, kişilerin o ürünle ilgili bir bilgileri yoktur. Reklamlarda, bilboardlar da kişilerin iç algısında kayıtlı olan tanıdıkları bir görüntü, ses dikkatlerini çekecektir. Kişiler ünlü kişileri izlerken ürünle ilgili bilgiyi dış algılarından, iç algılarına geçirmeye başlarlar. Ve bir süre sonra insanların kendi aralarındaki konuşmalar şunlar olmaya başlayacaktır. “ Dün akşam X’i izledin mi? Yeni bir Y çıkmış. Onun reklamındaydı.”, “ Baba izledin mi yaa…hatun/ herif süperdi yine. Y’yi alıp denemek lazım”,”Aaa bu Y mi? Hani X’in reklamlarında oynadığııı. Nasıl güzel mi?” ,” Hanım tutturdu İlada Y isterim diye. Ne bileyim evladım. X’in reklamlarında oynadığı işte..”

Halk arasında, piyasada bilinme süreci olan markalaşma aşamasını bu şekilde oluşturmak gerekir. Çünkü (olumlu-olumsuz) tepki halktadır ve halkı etkileyebilmek için etkilendikleri başka bir şeyle ürünü onlara sunmak gerekmektedir. Markalaşma sürecinden sonra artık ‘Marka’ olursunuz. Sadece yazıyla bile reklam yapabilecek konuma gelirsiniz. Bunu bir çok firma, sahibi olduğu markalı ürünler için çok iyi kullanmaktadır.

Sayın Yahya Hamurcunun ilk bölümde bahsettiği algıda seçiciliği kişiler üzerinde kullanma aşaması marka olduktan sonraki stratejileri kapsıyor. Artık kişilerin iç algısında marka ve ürünle ilgili bilgi vardır. Bu bilgiyi tekrar insanlara sunarken iç algılarında kayıtlı olan başka bir şeye, ünlü birisine ihtiyaç yoktur. İnsanların iç algısına yerleşmiş olan bir marka afişlerle ve bilboardlarla hemen fark edilecektir. Artık biliniyorsunuzdur.

Marka iyi yada kötü bilinmek gibi kaygı taşımaz. Marka nötrdür. Önemli olan tek şey markanın bilinmesidir. Ürünün ismi marka oldu. İnsanlar biliyor. Tamam.

Tanınmış bir çok insan için de aynı şey söz konusudur. Saddam Hüseyin, Adolph Hitler, Albert Einstein, Clark Gable ve daha bir çokları tüm dünya tarafından bilinmekte olan markalardır.

Her birimizin bildiği Temel de bir markadır. Tüm Karadeniz fıkraları adına markalaşmış bir isimdir. ‘Temel’ denildiği zaman herkes bir fıkranın anlatılacağını bilir. Temel burada bir fıkra markasıdır. Hatta başka fıkra markaları olmuş isimler vardır. ‘Bektaşi’,’Adamın biri’,’Salamon’ gibi. Temel ismini duyduğunuzda onun iyi yada kötü olup olmadığını düşünmeyiz. Sadece Temel’i biliriz. Evet Saddam Hüseyin’i, Clark Gable’ı, Temel’i biliriz de nasıl biliriz? İşte bir ürünün, bir insanın, bir şeyin markalaşma sürecinde nasıl bilineceği önem kazanır.. Ve markalaşma süreci içerisinde ismi duyurulacak şeyle ilgili imaj çalışması yapılmalıdır. Marka olmak ürünün çok satacağı anlamına gelmez. Bu noktada ürünün nasıl bilineceği önem kazanır. Ve bir ürünün, bir kişinin bir şeyin nasıl bilindiği imajla sağlanır.

İMAJ NEDİR?

İmaj kelimesini duymak bizlerde genellikle sanatçıları çağrıştırır. Çünkü imajı, sanatçılarla bağlantılı olarak duymaya alışmışızdır. Magazin programlarında duyarız. “ Sevilen sanatçı, piyasaya sunacağı kaset çalışması için imajını yeniledi…”,”Çekeceği yeni filmi için imajını değiştirdi…”.”… yeni imajıyla hayranlarının karşısına çıktı.”

Ve zaman zaman kendimizde yaptığımız değişiklikleri fark eden yakınlarımız “ Ooo imaj yapmışsın.” derler. İmaj halk arasında genellikle kılık kıyafet değişimi, saç kesimi ve renginde değişim olarak algılanır.

Eğer imaj sadece ünlü kişilerle alakalı olsaydı, firmalar zaman zaman ürünlerinin ambalajında değişiklikler yapmazlardı. Yada imaj sadece dış görüntüyle alakalı olsaydı firmalar, markalı ürünlerinin sloganlarını değiştirmezlerdi.

Marka olmuş bir ürünün de imajı vardır. Bir devlet adamının, en yakın, en uzak arkadaşımızın, birey olarak her birimizin bir imajı vardır.

Peki tam olarak imaj nedir ve nasıl oluşturulur?

İMAJ; Bir ürünün, bir kişinin, bir şeyin ‘Nasıl?’ bilindiğidir. İmaj çok satmak amacıyla yapılan her şeydir

Hayatta olan her şey bir psikolojidir. Hareket halinde olan her şeyde bir psikoloji vardır. Hayatın tamamında psikoloji vardır. Dolayısı ile imajda psikolojik bir süreçtir.

Satın alma, hayran kalma, hayran bırakma, ikna etme ve ikna olma gibi süreçler insanların psikolojileriyle ilgilidir. Bu yüzden imaj yaratırken çevrenin, toplumun psikolojisi önemli bir kaynak olacaktır. Ürün yada kişi, hangi kesime hitap edecektir. Ulaşılmak istenilen hedefin kim? ve kimler? olduğu önemlidir.

MARKA İMAJI NASIL OLUŞTURULUR?

Markalaşma sürecindeki bir ürünün veya marka olmuş bir ürünün nasıl bilindiği sadece dış görüntüyle değil o şeyin bütünüyle alakalıdır. Örneğin, bir ürünü ele aldığımızda görüntüsü, fiyatı, kalitesi o ürünün imajını oluşturur. Bundan dolayı ürünün imajını belirlerken sadece dış görüntüsünü değil, fiyat ve kalitesini de olayın içine katmak gerekir.

Yine Sayın Murat Akbay’ın Bilginin yolculuğunda açıkladığı uzman bilinç aşamasında Yeniden Dizayn oluşturma süreci bu noktada önemlidir.

Kişilerin uzman bilinçlerine kayıt yapmak durumundayızdır. Ve bu öyle yapılabilmelidir ki; kişilerin bir renk, bir tonlama, bir harfle ürünü hatırlayabilecekleri tarzda imajımızın olması gerekir.

İnsanlar satın alırken gerçeği değil, zannettiklerini satın alırlar. Amaç kendi lehine bir bakış açısı oluşturmaktır. Kısa vadede imajda amaç, etkileme olmalıdır. Uzun vadede güven olmalıdır. Markanın iyisi kötüsü olmaz. İmaj markayı anlamlandırma ile ilgilidir. İmajda olumlu ve olumsuz süreçler vardır.

Algı yönetiminde belli bir süreç doğrultusunda hareket etmek gerekiyor. Ve bu süreç kişilerin algısını, ürünün etkisine çekmekle ilgili bir süreç olmalıdır. Amaç tekrarlarla algılamayı güçlendirmektir.

Son yıllarda reklam sektöründe sıkça ürünün önüne geçen bir takım insan duygularına dokunan reklamlara yer verilmektedir. Reklamlar sanki öğreti içeren kısa metrajlı filmlermiş gibi, izleyicileri duygusallaştırmaktadır. Ürün ekranda görünmekte ve duyulmaktadır. Bununla birlikte ürünün etkisel imajı değil, duygusal etkiyi oluşturan tema dikkati çekmektedir. Reklamlar ürünün satışını arttırmak için yapılır. İmaj ve etkinin aynı yerde olması gerekir.

Bir şeker firmasının, bayramlarda yaptığı reklamlar satışlarını arttırmadı. Bayram ziyaretlerini arttırdı.



Doğru Reklam Stratejileri Nasıl Olmalıdır?

Doğru reklam stratejilerinde önemli olan şey ürünün yeni olup olmamasıdır. Markalaşmış bir ürün mü yoksa yeni bir ürün mü bu önemlidir. Diyelim ki, tanınmış bir firma yeni bir ürün çıkartacak.

Reklamda Şoklama Stratejisi izleyebilir.



Kar yağışı çok artmış ve şehri inanılmaz bir

soğuk ve beyaz bir örtü kaplamıştı.

Bu durumu fırsat bilen bir beyaz eşya firması

bir gecede şoklamaya dayalı bir reklam kampanyası

düzenledi.

Şehrin sakinleri sabah işe, okula, alışverişe giderken

bu reklam kampanyasının dev afişiyle karşılaştılar.

Dev afişte, afişle hemen hemen aynı büyüklükte

kapağı açık bir buzdolabı vardı. Ve afişte de tek bir

yazı.

“Buzdolabımızın kapağını açık unuttuğumuz

için özür dileriz.”

Nedir Reklamda Şoklama; Bir firma, bir ürünü piyasaya sunacağı zaman bir hafta veya on beş gün içinde tüm reklam stratejilerini kullanmalıdır. Bir haftada, on beş günde afişlerde, bilboardlarda, TV’de, radyoda reklam yapmalıdır. Firma bir yıllık reklam bütçesini, stratejisini bu kısa sürede kullanarak etkiyi oluşturmalıdır. Kişilere çok kısa sürede ve heryerden ulaşmak reklamda şoklamadır.

Reklamda Şoklama etkilidir. Ve bu süreçte mutlaka etkili bir imaj yaratmak için satın alma, üretim ve pazarlama alanlarına uygun imaj çalışmaları da yapılmalıdır.

Satın Almaya Dayalı İmaj; Ürünün fiyatı ile ilgili bir imajı olmalıdır. Kimi çevreler için ucuz, kimi çevreler için pahalı ürün imajı uygun bir imaj olmayacaktır. Tüm çevreler için uygun fiyatlı bir ürün imajı etkili olacaktır. Pahalı bir ürün yada ucuz ürün…İmaj belirlenmelidir.

Uygun satıldığına dair imaj, özellikle ithal edilmiş ürünlerde etkili olur.

Üretime Dayalı İmaj; Ürünün hangi teknoloji ile üretildiği ve kalitesi imaj olarak belirlenmelidir.

Kalite ve teknoloji imajı satışlarda etkiyi arttıracaktır. Bunu firmalar reklamlarda kullanmaktadırlar. ‘En son teknolojiyle üretilmiştir’ cümlesini reklamlarda sıkça duyuyor veya yazı olarak görüyoruz.

Pazarlamaya Dayalı İmaj; Ürünün etkisel imajı ile ilgilidir. Bazı firmalar ürünlerinin markalarında etkiyi oluşturmayı başarmışlardır. Bir çok marka bizler için farklı anlamları çağrıştırır. Gençlik, güven, spor, konfor, rahatlık, özgürlük gibi daha bir çok markalarla ilgi bizlerde oluşan sıfatları sayabiliriz. Bunlar markaların bizler üzerinde kendileriyle ilgili yarattıkları imajlarıdır. Özelliklede otomotiv sektöründe kurulan klupler, dernekler ürünün etkiselliği konusunda önemli göstergelerdir.

Ayrıca ürünün kalitesi ile fiyatının uygunluğu da ürünün etkisel imajıdır. Çin mallarının kalitesi düşüktür. Bununla birlikte fiyatı da düşüktür. Ve bu hiç değişmez. Çin malları düşük kalitede olmasına rağmen, fiyatından dolayı her zaman rağbet görmektedir.

Bir ürünü pazarlarken ne kadar etkili bir imaj oluşturulursa, ürün satışları da o kadar yüksek olur. Bizim ülkemizde bir çok firma marka olmuş ürünlerinin bir etki meydana getirmesi için eğitim, sağlık, UNICEF, sokak çocukları gibi alanlarla ilgili kampanyalara imza atmıştır.

Hatta bir firma ürününün adı altında Topkapı Sarayını temizlemiştir.

Pazarlamada stratejiler ‘tüketici algısı’ üzerine kurulur. Ve bu aşamada ürünün etkisel imajı kadar, firmanın pazar olarak hedeflediği kesimleri tanıması önem taşır. Ürünün etkiselliğini arttırmada dikkate alınması gereken tek şey pazar olarak hedeflenen alıcı kesimin psikolojik, duygusal, kültürel ve dinsel eğilimleri ve davranışlarıdır. Her insanın bir dünya haritası vardır. Ve insanların, halk olduğu topluluklarda da toplumsal haritaları vardır. X bir ülkede uygulanacak pazarlamaya dayalı bir imaj çalışması bir diğer Y ülkesinde tutmayabilir. Hatta tutmamasının ötesinde olumsuz durumlar meydana getirebilir.

Bir deterjan firması Mısırda hatalı bir reklam düzenlemiş ve bunun sonucunda da hatasını fark ederek yaptığı hatadan dolayı Mısır halkından özür dilemiştir.

Bu firmanın özür dilemesi ve hatasını kabul etmesi satışların düşmesine sebep olmuştur.

Çünkü; Mısır halkının hatalı olmaya karşı bir bilgisi yoktur. Onlar kendilerinden kaynaklanan her türlü davranışlarının sebebini bir şeylere bağlama eğilimindedirler.

Diyelim ki bir Mısırlı sabah uyanamadığı için işine geç kaldı. Açıklaması şu olacaktır“ Beni uyku aldı.” Bir sözünü yerine getirmedi veya getiremedi.” Zaman bana hatırlatmadı” veya “Aklım unutmuş.” Diyebilirler.

Bu deterjan firması, Mısır halkının hata kabul etmediğini veya onların hataları olduğu zamanlarda nasıl davrandıklarını keşfetmiş olsaydı daha farklı davranabilirdi.

Bir başka ülkenin insanlarının farklılığından kaynaklanan olayda şudur.

Bir içecek firması Arabistan’daki satışlarını arttırmak açısından reklam kampanyası düzenler. Bu kampanya içinde afişler de vardır.

Birinci afişte çölde susuzluktan ölmek üzere olan kumlarda sürünen bir adam vardır.

İkinci afişte ise çölde sürünen bu adam firmanın ürünü olan içeceği içmektedir.

Üçüncü afişte ise ayakta, zinde ve gülümseyen bir adam vardır.

Bu reklam kampanyası ile birlikte varolan satışlar düşer ve firma yaptığı araştırma sonucunda Arapların soldan sağa değil, sağdan sola okuduklarını keşfeder

. İnsanları etkilemenin yolu, onların duyularına hitap etmekle mümkündür. Ürünle ilgili görsel,işitsel ve dokunsal imajlar oluşturulmalıdır.

Pazarlama sunuma dayalı olduğu için en yüksek etki ürünün görüntüsü yani şekli, rengi ile sağlanır. Görsel imaj ürünün satışında etkiyi arttırır. Ve burada kişilerin en çok etkilendikleri şeylerle ilgili çağrıştırıcılar kullanılmasında fayda vardır. Son yıllarda bir çok marka futbol takımlarının renk ve amblemlerini kullanmaktadır.

Söylenildiğine göre, ünlü bir içecek firması satışları arttırmak amacıyla ürünün şişesini ince belli kadın vücuduna benzer şekilde dizayn etmiş. Bunun ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum.

Ürünün nasıl tanınması isteniyorsa yukarıda yazılı üç aşamada imaj çalışması yapılmalıdır. Kişiler uygun fiyatlı ve kaliteli ürün satın almak isterler. Pazarlama ve sunumdan etkilenirler. İnsanlara ürünle ilgili neyi vermek istiyorsak onunla ilgili imaj çalışması yapmalıyız.

Etkileyici bir imaj mı? Güvenilir bir imaj mı? Rahatlıkla ilgili bir imaj mı?

Bir banka için en etkili imaj güvenilirliği ile ilgili olmalıdır.

Bir mobilya sektörüne ait markanın rahatlık, konfor ve sağlamlıkla ilgili bir imajı olmalıdır.

Bir içecek firması ürününe sağlıklı, lezzetli imajını vermek durumundadır.

Beyaz eşyada üretim teknolojisi, kalitesi önemlidir.

Bir ürünün, nasıl bilinmesi gerektiğine karar verilerek imaj çalışması yapılmalıdır. Hangi konuyla ilgili, hangi alanda, hangi anlamda imaj yapılmak isteniyor? Bunu belirlemek önemlidir. Her alanda imaj yapılamaz. Geçmişte ve bu gün bir çok firma etkili olan markasıyla farklı sektörlere adım atmış ve atmaktadır. Sahip olduğu markaya güvenerek farklı alanlarda imaj oluşturmak, markanın etkin olan imajı için risk oluşturabilir. Geçmişte bunun örneklerini görmek mümkündür.

KİŞİSEL İMAJ NASIL OLUŞTURULUR?

İmajı tanımlarken her birimizin bir imajı olduğundan bahsetmiştim. Evet, her birimizin bizi tanıyan insanlarda bir imajı vardır. Tıpkı tanıdığımız insanların bizde bir imajının olması gibi.Bizi nasıl ve kim olarak tanıdıkları, bizimle ilgili fikirleri bizim imajımızdır. Ve bir çok imajımız kontrolümüz dışında oluşmuştur. Kişilere tutarlı bir imaj sunmazsak, bizim hakkımızda kendilerine bir imaj yaratırlar. Çevremizdeki kişiler bizimle ilgili kendi kendilerine bilgi toplarlarsa ve topladıkları bilgileri kurgularlarsa bu imaj olmaz. Topladıkları bilgilerle bize dair oluşturdukları imajlar, bizimle ilgili kendilerini ikna ettikleri tanımlamalardır.

İmaj sadece dış görüntü değişikliğiyle yapılan bir çalışma değildir. Saçı kırmızıya boyatarak, dile, göbeğe, kaşa piercing takarak, değişik makyaj yaparak, imaj oluşturma sürecini tamamlamış olmayız. İmaj değiştirmek için bir bütünlük sergilemek vermek istediğimiz etkiyi yaratabilir.

“ Kendimize karşı gerçekten dürüst olduğumuzda bize gerçekten ait olanın hayatlarımız olduğunu görürüz. Öyleyse kim olduğumuzu belirleyen hayatımızı nasıl yaşadığımızdır.”

Cesar Chavez



Farklı ve tutarlı olan her şey bir süre sonra imajinasyon oluşturur. Farklılığımızı sürdürmek durumunda olduğumuz aşamadır. Bu aşamada hedeflediğimiz imajı elde ederiz. kişilerin iç algılarına istediğimiz şekilde yerleşmek için tutarlılık göstermek durumundayız.

Kendimizle ilgili imaj sürecinde önemli olan etkiyi kısa vadede oluşturmak değildir. Tutarlı olmak durumundayızdır.

Tutarlı davranarak karşımızdaki kişilerin Uzmanlaşmış Bilinç dışına kayıt yapmış oluruz. Bizimle ilgili yargıları otomatikleşme ve sezgileşme boyutlarına kayıt yaptığında, imaj oluşturmuş oluruz.

Hedefim iyi bir satış elemanı olmak. Ve gelen müşterilere ürünü biraz ucuz satıyorum. İkinci kez tekrar gelen müşteriye ürünü daha ucuz satıyorum.

Müşterinin iç algısında ucuz satan, indirimli satan bir satış elemanı olarak imajımı oluşturmaya başlamışımdır. Müşterinin üçüncü gelişinde de üründe indirim yaptıktan sonra etkim oluşur. Müşteri dördüncü, beşinci gelişinde artık üründe ufak bir indirim dahi yapsam ürünü alır.

MARKALAŞMA VE KİŞİSEL İMAJ ARASINDAKİ FARK?

Bir ürün çok faydalı, çok gerekli olabilir. Birisi çok yakışıklı, çok güzel olabilir. Ancak ürünün yada kişinin tanınması gerekiyor. Yapılması gereken şey ürüne dikkat çekmektir. Kişi için ise dikkati yaratmaktır.

Markalaşmak istiyorsanız, çok satmak istiyorsanız, revaçta olmak istiyorsanız ve bunular için çalışıyorsanız yaptığınız şey imaj çalışmasıdır. Bir şeyin bilinmesi ve anlamlı bilinmesi markalaşma ve kişisel imaj arasındaki farktır.

Markalaşma; Bir şeyin bilinme sürecidir. Markada ‘Ne?’ olduğu önem kazanır. Bilinme süreci tamamlandıktan sonra ürün marka olmuş olur. Marka iyi yada kötü değildir.

İmaj ise bir şeyin nasıl bilindiği ile ilgili süreçtir. İmajda ‘Nasıl?’ bilindiği önem kazanır.

Markalaşma sürecinde ürün kişilerin dış algısındadır. Kişisel imaj yaratma stratejileri uygularken de kişilerin dış algısındayızdır. Ürün yada kişi insanların iç algısına yerleşmek için imaj yaratmak durumundadır.

Kişilerin iç algısına yerleşen bir ürün markadır.

Kişilerin iç algısına yerleşen kişiyle ilgili davranış, söz, kıyafet ise bir insanın imajıdır.

İmaj nasıl bilindiğimizle ilgili bir süreçtir. Ve bilinmek o noktada önem kazanır.

Örneğin; Birisi Temel diye söze başladığında hemen yüzümüzde bir gülümseme belirir veya bir fıkranın geldiğini tahmin ederiz. Bu Temel’in Karadeniz fıkraları içerisinde marka olmuş olmasıdır. Temel bizim iç algımızda imaj olarak saf, komik yargılarına sahiptir. Aynı şekilde Adamın biri de fıkralar için bir markadır. Aynı uçakta yolculuk eden İngiliz, Alman, Fransız ve Temel dörtlüsüde bir markadır. ve onların daima uçakla yolculuk yapmaları da bizdeki imajlarıdır.

70’li yıllarda çocuk olanlar hatırlar. Hafta sonları sabahları erken kalkılır ve Red Kid izlenirdi. Red Kid Düldül’ün üstünde, ağzından hiç düşmeyen sigarasıyla kanun kaçaklarının peşinde dolaşır dururdu. Daha sonraları Red Kid’’i ağzında sigarasıyla değil, bir ot parçasıyla izlemeye başladık. Burada Red Kid’in imajı yenilenmiş ve üstelik mesaj içeren bir imaj olmuştu. İzleyen çocuklara sigaraya özenme konusunda etki yapacağı düşünülüğü için sigara bir ot parçasıyla değiştirilmiştir.