Matrix filminde Ajan Smith’in Neo’ya “Yaşayan her canlı bulunduğu ortama ayak uydurur. Sadece insanoğlu bulunduğu ortamı kendine uydurur.” dediğini hatırlayanlarınız vardır. Doğada yaşayan yabani hayvanları bile evcilleştirip, kendi çıkarları için kullanabilen bir topluluğun mensupları olarak, bugün büyük bir kısmımızın yapmaktan zevk aldığı dedikodu konusunun faydalarını bir işletmeci gözüyle irdeleyeceğim.

Herkesin hem fikir olduğu bir konu var, dedikodu kötüdür. Evet, ama kimin için?

Özellikle reklam sektöründe olumlu dedikodunun yerini hiçbir şey dolduramaz. Gazete, dergi ve televizyonlarda gördüğünüz sıradan reklamları yarın unutursunuz. Oysa iyi reklam bir kişiyi etkiledimi, oda dedikodu yoluyla on kişiyi, o on kişi onar kişiyi, o onar kişide onar kişiyi etkiler. Bu yüzden reklamlarda referans (Cem Yılmaz) ve fikir liderleri (Uğur Dündar) oynatılır. Çünkü hayatta sadece bir arkadaşınızın “Cem Yılmaz’ın reklam filmini izledin mi?” veya “Dün Uğur Dündar’ı kafasında galoşla gördüm” cümleleri, size dizi aralarında reklamları izlettirebilir.

Dedikodu sadece reklam sektöründe kullanılmaz. Diğer sektörlerde dedikodunun nimetlerinden faydalanmak için farklı yollara başvurulur. Bunlardan biri de çalışanlara öğle yemeklerini iş yerinde vermektir. İş yeri dışında yenen yemeklerde insanlar pek yaptıkları işlerden bahsetmezler. Oysa yemek işyerinde yeniyorsa, çalışanlar farkında olmadan yaptıkları işler hakkında konuşurlar. Böylece beden olarak olmasada, fikir olarak çalışmaya devam ederler. Sanırım bu her patronun isteyeceği birşeydir.