213 sayılı Vergi Usul Kanunundan yetki alan vergi inceleme, teftiş ve tahkikat elemanı.

Mesleğe üç aşamalı bir sınavdan geçerek Vergi Denetmen Yardımcısı olarak başlar. 3 yıllık yardımcılık döneminin ilk iki yılında kıdemli vergi denetmenleriyle birlikte yetki kullanabilir. Yardımcılık döneminin 3 yılında bağımsız çalışma yetkisi alır. 3 yılın sonunda Maliye Bakanlığınca yeterlilik sınavına tabi tutularak Vergi Denetmeni ünvanını alır. Meslekte 3 yıl doldurmuş olan Vergi Denetmeni Mali Müşavir, 10 yıl doldurmuş olan ise Yeminli Mali Müşavir ünvanını yapılacak sınavla alırlar.

Son yıllarda kamu görevine başlamış Vergi Denetmen Yardımcılılarının kalitesi yüsektir. Boğaziçi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Tenik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi başta olmak üzere %1 lik dilimden denetçi almaktadır. 1.000 civarında yeterlilik sınavını kazanmış Vergi Denetmeni mevcuttur. 2004 döneminde mesleğe başlayan 400 Vergi Denetmen yardımcısından şu an meslekte bulunan sayısı 165 tir.Denetimin yeniden yapılandırılması sürecinde elliye yakın nitelikli Vergi Deneten Yardımcısı yeterlik sınavını kazanamamıştır. Sınavı kazanamayanlar %1 lik dilimdendir.Yardımcılık süresince verilen eğitim ve emek dikkate alındığında, objektif kriterlerden yoksun bir sınav sonucunda, yetişmiş denetim elemanları harcanabilmektedir. Mesleğin geleceği hakkında şüpheler vardır. Son olarak vergi denetiminin tek çatı altında toplanılması çalışmaları vardır.

Kaynak:wikipedia.org

|
Searh Engine Optimizasyon, Seo dediğimiz, arama motorlarının sevdiği, sitenizin bulunabilirliğini artıran teknikler her geçen gün değişiyor.
Bununla beraber seo yapılandırması için nelere dikkat etmek gerekiyor? Sorusu he beraberinde, işte maddeler

1- Sitenizin html kodları yapısıyla indekslenmiş olması gerekir
2- Google Webmaster Tools ve Yahoo Site Explorer alanlarına sitemap.xml dosyalarınız kaydedilmiş olmalı
3- Sitenizin içeriği ile ismi, içerği ile meta tag'lar, uyum sağlamalı
4- Sitenide konu görüntülemesinde description alanında makalenizin özeti geçmeli
5- Başlıklarınızda başlık türüne uygun tamamlayıcılar olmalı ( Örnek : Kelimemiz evden eve ise, başlıkta yanına nakliyat geçerse daha yii olacaktır.)
6- Sitemizi ücretli veya ücretsiz dizinlere kaydetmemiz bizim için ziyaretçi çekecek ekstra bir kaynaktır.
7- İndeksleme hızı yüksek siteler ile çapraz link değişimi yapılmalı veya link satın alınmalıdır
8- Site içeriğinize uyan başka sitelerde makaleler yazıp altına sitenizin kaynağını verebilirsiniz
9- Portal veya forum sitelerinde imzanıza sitenizi tanıtan kelimeler ve link girebilirsiniz
10- Üye veya maillistlere üye oalrak, gruplara kaydolup ordaki üyelere mail ve mesaj yolu ile tanıtım yapabilirsiniz.

Kaynak:bilgipasaji.com/forum/google-seo-pagerank-dmoz-404/456501-dunyanin-en-iyi-search-engine-optimization-ipucu-top10.html

|
BGBM, "1000 gösterim başına maliyet" anlamına gelir. BGBM reklam kampanyaları yürüten reklamverenler istedikleri ücreti yayınlanan 1000 reklam başına ayarlar, reklamlarının gösterileceği reklam yerleşimlerini seçer ve reklamları her gösterildiğinde ücret öder.

Yayıncılar açısından, bu, bir BGBM reklamı sayfanızda her yayınlandığında hesabınızdan kazanç elde edilmesi anlamına gelir. BGBM reklamları, reklam açık artırmamızda tıklama başına ödeme (veya tıklama başı maliyet, TBM) reklamlarıyla rekabet halindedir; bu nedenle, yalnızca en yüksek performansa sahip reklamlar sayfalarınızda yayınlanır. Reklamverenlerin reklamlarının gösterilebilmesi için mevcut TBM reklamlarından daha yüksek bir BGBM teklif vermeleri gerekir.

BGBM reklamları, metin veya resim reklamları olabilir ve daima yerleşim hedeflidirler. BGBM metin reklamları, tüm reklam birimini kaplayacak şekilde genişletilir. Bu genişletilmiş metin reklamları, Reklam Biçimleri sayfamızda görüntülenebilir.

Kaynak:google.com/adsense/support/bin/answer.py?hl=tr&answer=18196

|
1981 Üniversite reformundan önceki yıllarda, Türk yükseköğretim sistemi beş tür kurumdan oluşmaktaydı:

* Üniversiteler
* Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı akademiler
* Bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar
* Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri
* Mektupla öğretim yapan YAYKUR

Yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi planlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. Bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. Bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.

Yükseköğretim, 1981’de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. Bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. Böylece, söz konusu kanun hükümleri ve Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan Yükseköğretim Kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.

Türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. Bu meyanda, YAYKUR’un işlevleri Anadolu Üniversitesi’ne devredilerek uzaktan öğretimin ülkemizde yaygınlaşması hızlandırılmıştır.

Anayasa’da yer alan hükümlere uygun olarak getirilen yeni yasal düzenleme ile kar amacı gütmeyen vakıfların özel yükseköğretim kurmalarına imkan sağlanmıştır. Bu tür ilk üniversite olan Bilkent Üniversitesi, 1984’te kurularak faaliyete geçmiştir. Ancak, Bilkent Üniversitesi’nin yasal konumu, Anayasa Mahkemesi’nde açılan iki davanın sonucunda Mahkeme’nin bu tür üniversitelerin de kanunla kurulması gerektiğine karar vermesi üzerine, 1992 yılında çıkarılan 3785 sayılı Kanun’la açıklığa kavuşmuştur.

Halen ülkede 94’ü devlet, 38’u vakıf olmak üzere toplam 132 üniversite bulunmaktadır.

Kaynak:yok.gov.tr

|
Media Markt Türkiye Genel Müdürü Nuri Topatan, “İndirim kararı tam zamanında alındı” dedi

Hafta başında uygulamaya konulan yüzde 6.7’lik ÖTV indiriminin satışları iki kat artırdığını söyleyen Media Markt Türkiye Genel Müdürü Nuri Topatan, “İndirim kararı tam zamanında alındı” dedi.

25 Mart’ı 26 Mart’a bağlayan gece yarısı Adana’daki ilk mağazalarını açacaklarını söyleyen Nuri Topatan, “İzdiham olmaması için 250 kişilik güvenlik ekibi kurduk. Kilometrelerce de bariyer kuracağız” dedi.

TÜRKİYE’DE sekiz mağazayla faaliyet gösteren elektronik market zinciri Media Markt Türkiye Operasyonlarından Sorumlu Genel Müdürü Nuri Topatan, “ÖTV indiriminden sonra LCD ve Plazma TV’lerle beyaz eşya satışında geçen yıla göre iki kat artış oldu” dedi. ÖTV indirimini tam zamanında alınmış bir karar olarak nitelendiren Topatan, “Satışlar yüzde 10.1 geriye gitmişti. Vergi indiriminin satışları artırıcı ve piyasayı hareketlendici bir etki yapacağına inanıyorum. Firmalar indirimi uyguladıklarında biz de fiyatlara yansıtıyoruz. Ürünlerimizi çok satıyoruz. Mağazadaki stoklarımız satış alanımız. ÖTV indirimi bizi çok iyi etkilemeye başladı” diye konuştu.

AVM’lere gelenlerin sayısında artış var

Hafta başında uygulamaya konulan ÖTV indiriminin AVM’lere gelen ziyaretçi sayısını bile artırdığı belirtilirken Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, Mart ayını tüketiciler için alışveriş için büyük ve tarihi bir fırsat olarak nitelendirdi.

LG Electronics Türkiye Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Başkan Yardımsı Ahmet Güven, ÖTV indirimi sayesinde alışveriş merkezleri ve büyük zincir mağazalara gelen sayısında bile geçen haftaya göre ciddi bir artış olduğunu açıkladı. LG Electronics’in Türkiye’deki 5’inci mağazasının açılış töreninde konuşan Güven, ÖTV’deki düzenlemenin liste fiyatlarında yüzde 10’a varan indirim sağladığını hatırlatarak “Daha önce satın alımı ertelemiş tüketicilerin tekrar alışverişe çıktığını görüyoruz” dedi. Güven, 15 Haziran’da ÖTV indirimi sona erse bile, üreticilerin kampanya yapmaya devam edeceğini aktardı.

Arçelik: ÖTV indirimi Mart’ta tüketiciler için tarihi fırsat yarattı

Buzdolabı, çamaşır, bulaşık makinası fırın ve kurutucu için, mevcut “KDV-ÖTV Bizden” kampanyasının üzerine yüzde 6.7 oranında ÖTV indirimini ayrıca uyguladıklarını belirten Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Levent Çakıroğlu, “Böylce toplam indirim yüzde 26 oldu” dedi. Çakıroğlu, tüketiciler için bu dönemde alışverişin büyükve tarihi fırsat oluşturduğunu açıkladı.

Kampanyayı uzattık

Piyasanın zorlu koşullarında, tüketicilerin alım gücünü desteklemek ve pazarı canlandırmak için Şubat ayından itibaren buzdolabı ve çamaşır makinelerinde “KDV ve ÖTV’si Bizden” kampanyasını uygulamaya başladıklarını hatırlatan Çakıroğlu, kampanya kapsamında yüzde 18’lik KDV oranını da içeren, toplamda yüzde 26 oranında indirim uyguladıklarını ifade etti.

Çakıroğlu, kampanyayı tüm beyaz eşya ürünlerini kapsayacak şekilde Mart sonuna kadar kampanyayı uzattıklarını vurguladı.

Kaynak:gazetevatan.com

|
Dünyayı etkileyen kriz ülkemizde, dövizdeki artışla kendini belli etmeye başladı. Otomobil satışlarının en kritik dönemine denk gelen krize inat firmalar, kampanyalarına tam gaz devam ediyor.

ABD’de başlayıp Avrupa’ya yayılarak tüm dünyayı etkisi altına alan global deprem, otomobil üreticilerini de sallamaya başladı. Özellikle Fransız firmalar, geçtiğimiz hafta birer birer üretimlerinde kesintiye gideceklerini duyurdular. Kârları büyük oranlarda düşen üreticiler, böyle krizlerin olmazsa olmazı işçi çıkarma girişimlerine de başladılar. Krizin ülkemize yansıması ise daha farklı bir seyirde.

Dövizde büyük bir yükseliş yaşansa da, Türkiye’de kriz, etkisini çok daha az gösteriyor. Geçtiğimiz gün bir açıklama yapan Peugeot Genel Müdürü Jean Pierre Vieux de bu savı desteklemekte. Global krizin Türkiye’ye etkilerinin daha az ve kısa süreli olacağını ifade eden Vieux, şunları söylüyor:

TÜRKİYE KRİZDEN GÜÇLENEREK ÇIKAR

“Türkiye’ye geldiğim günden itibaren Türkiye ile ilgili ilk teşhisim bu ülkenin kriz dönemlerinden daha çabuk ve daha da güçlenerek çıktığı şeklinde oldu. Türkiye’nin böyle bir dinamiği mevcut. Ekonominin lokomotifi olan otomotiv sektörü adına tüm markalar kendi planlarını oluşturuyorlar. Hükümet de sektörümüze destek verirse ve vergi oranlarında yeni bir düzenleme imkanı olursa hem tüketici rahatlayacak, hem de sektör gelişme imkanı bulacaktır.”

Otomobil satışları için en önemli dönem olan son çeyrekte etkisini gösteren global kriz, Türkiye’de en azından şimdilik hafif sıyrıklarla geçiştiriliyor. Türk otomobil pazarına güvenen üreticiler ise krize inat kampanyalarına son sürat devam ediyorlar. Bu kampanyalardan bazılarını sizler için biraraya getirdik:

PEUGEOT: Fransız otomobil üreticisi Fransa’da üretimi kısma yoluna gitse de ülkemizde Autoshow ile başlattığı kampanyasına devam ediyor. Artan kura rağmen Peugeot, ekim ayı sonuna kadar fiyatlarını indirdi. Kampanya kapsamında Peugeot 407, 5 bin 500 YTL indirimle 44 bin 100, Bipper ise 2 bin YTL indirimle 18 bin 240 YTL’den başlayan fiyatlarla sunuluyor. Partner Origin modelinin fiyatı ise 23 bin 15 YTL’ye çekilmiş.

RENAULT: Bir diğer Fransız firma olan Renault ise, takas avantajıyla otomobil sahibi olma fırsatı sunuyor. 3 Kasım’a kadar geçerli olan takas kampanyasında 2 bin 500 YTL’ye varan takas indirimi sunuluyor. Eski otomobilini yeni bir Renault ile değiştirmek isteyenler için takas kampanyasında Megane Sedan Authentique 1.4 16V 28 bin 300YTL, Clio HB Authentique 1.2 16V versiyonu 25 bin 200YTL’ye satışa sunuluyor.

NİSSAN: Japon firma “Dörtdörtlük” adı altında bir avantaj paketi hazırladı. Markanın 4X4 modelleri Navara ve X-Trail için 20 bin YTL’ye 12 ay yüzde 0,99 faiz fırsatı sunuluyor. 31 Ekim’e kadar devam edecek kampanya kapsamında ayrıca Nissan Qashqai 2.0 litre için, 15 bin YTL’ye 12 ay yüzde 0,99 faiz, Note modeli için ise 10 bin YTL’ye 12 ay yüzde 0,99 faiz uygulanıyor.

ÖTV DÜŞERSE OTOMOBiL EN AZ 600 YTL DAHA UCUZA ALINACAK

Yaşanan krizin etkisiyle otomotiv sektörü, ilerisi için önlemler alma yoluna gidiyor. Bu bağlamda harekete geçen sektör, hükümete bir rapor ileterek otomobildeki ÖTV oranın düşürülmesi isteğinde bulundu. Bunu dikkate alan hükümet, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan aracılığıyla açıklamalar yaptı.

YÜZDE 5 İNDİRİME SICAK BAKILIYOR

Açıklamalar ışığında, hükümetin ÖTV indirimini kademeli olarak düşürme konusunu üzerinde çalıştığı ve yerli üretim yapan şirketlerin desteklenmesi için Eximbank yolu ile borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi gibi önlemler alınacağı kaydedildi. ÖTV’de otomotivcilerin yüzde 5’lik bir indirim talep ettikleri ve hükümetin buna sıcak baktığı öğrenildi.

Ülkemizde satılan en ucuz otomobil 16 bin 830 YTL’ye satılıyor. Bu otomobilin vergiler hariç fiyatı yaklaşık 10 bin 400 YTL. Bu fiyata önce ÖTV (1600 cc’nin altı için oran yüzde 37) uygulanıyor. Bu da 3 bin 850 YTL yapıyor. Toplam 14 bin 250 YTL’ye ulaşan fiyata bir de yüzde 18 KDV ekleniyor ve fiyat 16 bin 830 YTL’ye ulaşıyor. Yüzde 5’lik ÖTV indiriminin hayata geçmesi halinde bu otomobilin fiyatı yaklaşık 600 YTL ucuzlayarak 16 bin 200 YTL’ye seviyesine gerileyecek. Öte yandan 2.0 litrelik bir motora sahip ve 95 bin YTL’ye satılan bir otomobilde ise indirim miktarı 3 bin YTL’yi bulacak.

Kaynak: habervitrini.com

|
-utorrent adlı program kendi hızı ve sistem hızına etkileri acısından (uzun incelemeler sonucunda) torrent kullanıcıları icin en iyi program durumundadır.
-kafanıza uygun torrent dosyasını bulmak icin www.torrentz.com sitesinden faydalanabilirsiniz. bu site tum torrent sitelerinin google'ı sayılır.
-modeminizden bir port acıp bu portu programla eslestirmek bir hayli fayda saglıyor aklınızda bulunsun.
-upload hızınızı minimum 10 maksimm 20 kbps olarak belirlerseniz hem download hızınızdan kaybetmessiniz hem de torrent camiasındaki paylasımcı olmanın getirdigi hizmetlerden yararlanabilirsiniz.
-hız konfigurasyonunu dogru bicimde yapmak download hızının tavan yapmasını saglar. bu ayarları atlamayın uzulebilirsiniz.
-sadece film indirme konusunda "axxo" etiketli filmleri indirmenizi tavsiye ederim. bu etiketli filmler emin olun piyasadiklerin en kalitelisi oluyor.
-bol bol kurcalayın torrent sitelerini gezin indirin indirtinve elinizin altındaki gucun farkına varın.
-bu guc nedeniyle cıgrınızdan cıkıp 1haftada 63 film indirip hepsini izlemeye kalkısmayın. sonucunda goz doktoru size 1.25 lik bir miyop recetesi yazıyor.
-indirdiginiz filmleri altyazılı izlemek icin "bsplayer" programını kullanın. altyazılar icinde www.divxplanet.com veya www.turkcealtyazi.org sitesinden faydalanın.
-altyazıları indirirken fps ve versiyon degerlerine dikkat edin. yani eger indirdiginiz film axxo etiketliyse axxo'ya uyumlu altyaziyi indirin. bulamazsanız problem diil aynı fps'ye sahip bir surumun altyazısınıda indirmek ise yarar.
-oyun konusunda iso dosyalarının boyutları buyuk oldugu icin kullanıcılar soyle bir cozum bulmuslar: biri oyunun cdsini alır ve bilgisayarına yukler. daha sonrada praogram files klasoru icinde bulunan oyunun klasorunu bir torrent dosyası yapar. bu sayede dosya buyuklugunden yırtılır. ornegin bir oyununun iso dosyası 5gb gibi bir boyuta sahipken bu yolla hazırlanan surumunu indirdiginizde 3-4gb gibi bir boyutla isi bitirebiliyorsunuz.

her neyse fazla konustum ve gotumun tavan yaptıgını farkettim bu nedenle burda kesiyorum umarım yazdıklarımın faydası olur. simdi gidin film indirin, oyun indirin, en yeni albumleri edinin ve cılgınlar gibi eglenin. elinizin altındaki gucun farkına varın genc torrentciler. hadi bakalım...
Kaynak:sozluk.sourtimes.org (zibidibadabum)

|
Bir ülke ekonomisinin sağlıklı işleyebilmesi için Küçük ve Orta ölçekli işletmelerin de sağlıklı bir ortam içinde faaliyette bulunmaları gerekmektedir. KOBİ’ler ile ilgili incelemelerin belki de en önemli kısımlarından biri bu işletmelerde uygun bir büyümenin nasıl gerçekleştirileceği konusudur. Yeni kurulan bir çok işletmenin kuruluşu izleyen kısa bir süre içinde faaliyetine son verdiği araştırmalar tarafından ortaya konulmaktadır. Öyle ki, belli bir dönemde kurulan işletmelerin sadece yüzde 1’den daha az kısmı başarılı bir büyüme gerçekleştirerek büyük işletme sınıfına geçebilmektedir

Öte yandan yönetimleri büyük ölçekli işletmelerden bazı farklılıklar arz eden küçük işletmelerin problemleri söz konusu olduğunda genellikle akla ilk olarak finansal konular gelmektedir. Gerçekten de yapılan araştırmalar küçük işletmelerin en önemli sorunlarının başında maddi imkansızlıklar geldiğini göstermektedir. Ancak bu bulgular söz konusu problemin yanında pek de öne çıkmamakla birlikte en az finansal problemler kadar önem taşıyan örgütsel konuların olmadığı anlamına gelmemelidir. Aksine küçük işletmelerde başarısızlığın ve büyüme sorunlarının arkasında parasal imkansızlıklar kadar beşeri ve örgütsel sorunların da yattığı görülmektedir.

|
Hüseyin DEMİR
Şube Müdürü

Ekonomik Araştırmalar ve DeğerlendirmeGenel Müdürlüğü

Bitimine üç yıl gibi kısa bir süre kalan yirminci yüzyılda işletmecilik sektörü bir hayli değişiklikler yaşamıştır. Her teknolojik gelişme işletmelerin yapısını, konumunu, faaliyet alanını ve sermaye birikimini etkilemiştir. Zamanı ve gelişen teknolojiyi iyi değerlendiren işletmeler ulusal ve uluslararası rekabet şansını yakalarken, bu gelişmelere ayak uyduramayan işletmeler tarihe karışmaktadır.Dünyadaki bu gelişmelere parelel olarak insanların ihtiyaçlarında da değişiklikler olmaktadır. Onsekizinci, ondokuzuncu ve yirminci yüzyılın insanlarının ihtiyaçlar hiyerarşisi hiçbir zaman aynı olmamıştır. Dolayısıyla gelişen teknoloji toplumların kalkınmışlık düzeyine göre ihtiyaçlar hiyerarşisini de değiştirmektedir. Modern ekonomide temiz hava, temiz su, temiz çevre ihtiyaç olarak sayılmaktadır. Oysa eski ekonomi kitaplarında bunlar kıt kaynaklardan sayılmıyordu. Belkide gelişmiş ülkeler bugün en büyük yatırımlarını temiz hava, temiz su, temiz çevre elde etmek için yapmaktadırlar. En yalın ifadesiyle karnı tok, sırtı pek, ayağı sıcak ve kesesi dolu olan insanlar kirli hava, kirli su zehirlenmesiyle ölüyorlarsa, temiz hava,temiz su nasıl kıt kaynak sayılmazki...Dünyadaki bu gelişmişlik bir yandan ürünlerin çeşidini, diğer yandan bu ürünlerin uluslararası piyasalarda rekabetini doğurmaktadır. Serbest piyasa kuralları çerçevesinde işleyen piyasalara diğer ülkelerin ürünleri gelmektedir. Bu durumda tüketici bir ürünü almaya mecbur kalmadan aynı türden birçok ürün arasından tercih yapmakla karşıkarşıyadır.Topluma sunulan bütün ürünlerin ve hizmetlerin gerisinde meslek kolu ne olursa olsun, genel adı işletme olan bir kuruluş vardır. Ama ne varki bize bu kıymetli ürünleri üreten, ayağımıza kadar getiren işletmeler zamanla kapanmaktadırlar.Bu çalışmada uzun vadede faaliyet yürütmek amacıyla kurulmuş, kurumsallaşmayı hedef almış, fakat olumsuz tercihler ve olumsuz ekonomik gelişmeler sonucu işletmenin yaşamına son vermek zorunda kaldığı nedenler irdelenirken, faaliyetlerini sürdürmek isteyen işletmeler için, muhtemel çıkış yolları kısaca anlatılmak istenmiştir.Özel amaçlı olarak kurulan işletmeler istenilen hedefi yakaladıklarında kendi kendilerini fesh edebilirler. Bu işleme infisah denmektedir. Belki bu bir başarısızlık değil, amacına ulaşmış işletmenin yine kendi isteği ile kendi yaşamını bitirmesidir. Bu meyanda örnek vermek gerekirse, 200M2 ipek halı üretimi yapmak üzere kurulan bir işletme işi bitirip malı teslim ettiğinde faaliyetini durdurabilir. Veya belirli sayıda gözlük çerçevesi tasarımı üzerine kurulan bir işletme hedeflediği sayıyı yakaladığında hayatiyetine son verebilir. Bazı işletmeler de mevsimlik olarak faaliyet gösterirler. Bu tür işletmeler mevsim sonunda kapanabilirler. Bunun için İç Anadolu’da ve Doğu Anadolu’daki küçük tarım işletmelerini örnek vermek mümkündür. Tohum temizleme makineleri ve biçerdöver çalıştıran işletmeci ile un, bulgur üretimi yapan değirmenciler hasat döneminde belirli bir süre çalışıp gelecek yılın aynı dönemine kadar faaliyetlerini durdurmak zorunda kalabilirler. Bu işletmeler daha çok tek kişilik şahıs işletmeleridir. Bu tür işletmelerin faaliyetlerine ara vermeleri fesih veya infisah olmayıp tamamen mevsimlik gelişmelerden kaynaklanmaktadır.Diğer yandan, doğal rezervlerin tükenmesi de işletmelerin yaşamına mecburen son verme nedenlerinden biri olabilir. Mermer, taşocağı, bakır, krom vb. doğal kaynakları işleten işletmeler, bağımlı oldukları ocaklardaki rezervlerin tükenmesiyle taşınmak veya kapanmakla karşıkarşıya kalabilirler.Teknolojinin gelişmesi sonucu, işletmeler üretim dallarında otomasyona geçmişlerdir. Bu nedenle de bazı iş kollarında ve meslek dallarındaki işletmeler kapanmak zorunda kalmışlardır. Ev araç ve gereçlerinden çelik eşya üretimine geçiş, bakır eşya üreticilerini ve buna bağlı olarakta kalaycılık mesleğini öldürmüştür. Ulaşım sektöründe otomobillerin gelişmesi haracıların, semercilerin ve nalbantların mesleğini bitirmiştir. Dokuma ve örme sanayindeki otomasyon ise, kentli ve köylülerin çıkrıkta yün eğirme sanatını bitirirken, tarım sektöründe traktörlerin-biçerdöverlerin gelişmesi saban, pulluk, tırpan ve kağnı ustalarının mesleklerinin tarihe karışmasına neden olmuştur. Saydığımız alet ve edevatları artık sadece müzelerde görebilmekteyiz. Fakat ilkel usullerle işleyen işletmelerin kapanmaları ulusal ekonomiye bir zarar değil fayda temin etmiştir. Zira, makinalaşmayla zaman iyi değerlendirilmiş ve üretim artmıştır. Süresiz faaliyeti hedefleyen işletmeleri aşağıda belirtildiği üzere iki grupta toplamak mümkündür.1-Kar amaçlı işletmeler,( adi ortaklıklar, şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri )2-Mal ve/veya hizmet üretmeyi amaçlayan işletmeler, (kooperatifler, dernekler, vakıflar vb.) Amacı ne olursa olsun, bir işletmenin faaliyetlerinin kesintisiz olarak devam edebilmesi için, bu işletmenin mal ve hizmet üretimini düşük maliyet ve kalite yüksekliğine dayandırması, toplumun tercihine uygun ürün seçimini yapması, ulusal ve uluslararası piyasalarda rekabet edecek düzeye ulaşabilmesi, ürünün maliyetini asgari düzeye çekebilecek şekilde işletme prensiplerine uymasının yanısıra, işletmede çalışanların refah düzeyini yükseltecek bir politika izlemesi, ayrıca bulunduğu çevreyi de tahrip etmeyerek toplumun güvenini dolaysıyla işletmenin güvenilirliğini sağlaması gerekmektedir.A- İşletmelerde Başarısızlığın NedenleriGenellikle tarım, bankacılık, sanayi, madencilik gibi ekonominin temel sektörlerinde faaliyet gösteren bütün işletmelerde başarısızlıkların kesiştiği ortak nokta finansal yapının bozulması sonucu işletmenin faaliyetlerini ve yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelerek fesih, iflas veya tasfiyeye maruz kalmasıdır.A.1- Başarısızlığa Neden Olan Etkenler:A.1.1-Yatırım:-İşletmenin ilk kuruluş aşamasında sağlıklı bir yatırım projesinin seçilmemiş olması, - Bu projenin hedeflerinden gerçek dışı nedenlerle sapmalar olması, -İşletmede yatırım ekipmanlarının yüksek maliyetli teknolojilerden seçilmesi,-İşletmenin kuruluş aşamasında yanlış üretim metodunun seçilmesi,A.1.2-Üretim:-İşletmede kullanılacak direkt girdilerden hammadde, işçilik ile endirekt girdilerden nakliye, enerji ve ambalajlama gibi giderlerin pahalıya malolması durumunda işletme daha üretim aşamasında yenilgiyi seçmiş demektir.-İşletmenin hedef pazarlardaki ürün standartlarına ilişkin ön araştırmalar yapmadan üretime geçmesi ve halkın kalite anlayışının gözardı edilmesi işletmeyi başarısızlığa götüren önemli bir faktördür.A.1.3-Pazarlama:-İşletme pazarlama ağının kurulamaması ve/veya verimli çalışamaması, -Sağlıklı pazar ve tüketici analizinin önceden yapılmaması, -Pazarlama işlemlerinde modern pazarlama tekniklerinin kullanılmaması,A.1.4-Yönetim:- İşci ve işveren arasında uzun süre grev ve lokavt uyuşmazlığının yaşanması,- İşletmede yönetim ve üretim evrelerinde yeterinden fazla, yeterinden az ve/veya vasıfsız personel istihdamı yapılması,- İşletmenin idari kadroları arasında yetki ve sorumlulukların dağıtımında karışıklık olması,- İşletmenin girdi, üretim ve pazarlama safhalarında maliyeti azaltıcı tedbirlerin yönetimce zamanında alınmaması,- İşletme ortakları arasındaki geçimsizlik, - Yönetici kadronun bilgi eksikliği ve idari yeteneksizliği nedeniyle, işletmenin karşılaştığı güçlükler karşısında doğru kararların zamanında alınıp uygulamaya konulamaması,- İşletme departmanları arasında yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmemesi,A.1.5-Finans:- İşletme sermayesinin yetersiz olması,- İşletmede nakit akışının düzensiz olması,- İşletmenin borçlarını zamanında ödeyememesi veya alacaklarını zamanında tahsil edememesi,- İşletmede çalışanlar arasında adil ve liyakat esasına dayalı bir ücret politikasının olmaması,gibi nedenleri, işletmelerin temel başarısızlık nedenleri olarak saymak mümkündür.İşletmeler, doğal afet (deprem, sel, yangın felaketi vb.) olaylarına maruz kalmadıkça başarısızlığa giden yolun tüm aşamalarını kademe kademe yaşarlar. Ancak çoğu işletme yöneticisi bu duraklama döneminin önce başarısızlığa, daha sonra icra ve iflasa götüreceğini kavrayamaz ve acil önlemler alamaz ise, buna işletme yönetiminden kaynaklanan başarısızlık demek mümkündür. İşletmeyi kuran, işleten, yöneten insan olduğu gibi onu yaşatacak olan da insandır. Yapılan araştırmalara göre işletmelerin başarısızlık nedenlerinin ekseriyeti bilinçsiz yönetimden kaynaklanmaktadır.A.2- Başarısızlığa Neden Olan Çevresel Faktörler:A.2.1-Çevresel Faktörler:İşletmelerin tüzel kişilikleri ülke ve dünya toplumlarının dışında düşünülmemelidir. İşletmeler de tıpkı insanlar gibidirler. İçinde bulundukları toplumla sürekli etkileşim içerisindedirler. İşletmeler üzerinde toplumun gelir düzeyi, tüketim alışkanlıkları, kalite anlayışları, kültürel yapıları, inanç ve örfleri önemli düzeyde etkili olmaktadır. İşletmelere dışardan etki eden bu olaylara dışsal etkenler denmektedir.Buradan şu sonuca gitmek mümkündür: İşletme tüzel kişiliği toplumun bireyleri ile devletle ve diğer rakip işletmelerle içiçedir.2.1.1-Toplumsal Çevreİşletme tüzel kişiliğinin etrafında işletmenin doğrudan ve dolaylı olarak ilişki içerisinde bulunduğu insan topluluğu bulunmaktadır. Toplum işletme için dışsal ve hayati bir faktördür. Hiçbir işletme kendini içinde bulunduğu toplumun dışında düşünemez. Hatta işletmeler çalışanlarını toplumun bireyleri arasından seçerler. Yine işletmede üretilen ürünlerin ilk pazarını işletme çevresinde bulunan fertler oluşturmaktadır. Bu nedenle işletme yönetimi, işletmeyi çevreleyen toplumun alım gücünü, örf ve adetlerini hep gözönünde bulundurmalıdırlar.Toplumsal çevre oldukça dinamiktir. Toplum sürekli kendini yenilemekte ve içerisine yeni tüketiciler katmaktadır. Bu nedenle işletmeler, içinde bulundukları toplumu sürekli izlemek zorundadırlar.Günümüzdeki toplumsal yapı, eskiye nazaran hem daha değişken hem de daha örgütlüdür. İşletmeler derneklerle, sanayi ve ticaret odaları ile örgütlenmeye gittiği gibi, toplumda tüketici haklarını korumak için örgütlenmeye gitmiştir. Dolayısıyla, bilinçli tüketiciler bozuk ürünleri kabullenip sineye çekmek yerine, üretici işletmeyi basılı ve sözlü yayın organlarına, tüketiciyi koruma teşkilatlarına şikayet etmektedirler.Ülkemizde tüketici haklarının korunması hususunda (1982) Anayasası’nın 172. Maddesinde sarih olarak “Devlet, tüketicileri koruyucu tedbirler alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder” diyerek bir yandan tüketicilerin korunmasını yasal güvenceye almakta, diğer yandan tüketicilerin yasalar çerçevesinde örgütlenmelerini önermektedir. Nitekim 8 Mart 1995 tarih ve 22221 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ayıplı mal ve hizmetlere ve yanıltıcı reklamlara karşı tüketicilerin haklarını koruma altına almıştır. Diğer yandan ülkemizde tüketici haklarını koruyucu dernek, vakıf ve tüketim kooperatifleri kurulmuş olup, halkımızın bu konudaki bilinci de giderek gelişmektedir. Toplumun yöresel ve bölgesel tercihlerini dahi dikkate alan ve onun beklentilerine uygun kalıplarda ürün geliştiren işletmeler başarılı işletmelerdir.İşletmeler, ürettikleri ürünlerde kar amacı güderlerken, tüketiciler de satın alacakları ürünlerde; kalite, ucuzluk, çekicilik, estetik, moda, yeni model gibi asıl ve tali üstünlükleri aramaktadırlar.2.1.2- Hukuki Çevreİşletmeler yasal kurallara göre kurulur ve faaliyet gösterirler. Ticari ve mali işlerle ilgili tüm işlemlerin de hukuki bir boyutu vardır. Bu boyut; üretici-tüketici, borç-alacak, işçi-işveren, sendika-işçi, sendika-işveren, işletme-diğer işletmeler, işletme-devlet, işletme-çalışan, işletme-ürün; kalite - standart - patent, işletme-çevre ilişkileri, işletme-uluslararası işlemler gibi tüm davranış şekillerine ilişkin yasal düzenlemeler kanunlarla, yönetmeliklerle ve tebliğlerle belirlenmiştir. Yasal düzenlemelere uymak bir takım maddi-manevi güvence temin ederken, uymamak ise maddi-manevi müeyyideler getirmektedir.Yasaların işletmeler üzerindeki olumsuz etkileri yeni yasal düzenlemelerle giderilmelidir. Yasaların hazırlanıp uygulanmasında, politik ve bürokratik çevrenin önemi büyüktür. Demokrasiyle yönetilen ülkelerde kanunları halkın seçtiği meclis yapmaktadır. Dolayısıyla, işletmeler meclis tarafından yapılan yasalar çerçevesinde faaliyetlerini sürdüreceğinden politik çevrenin etki alanının dışında düşünülemezler. 2.1.3- Ekonomik Çevreİşletmeler hem alan, hem satan kuruluşlardır. İşletmeler toplumun ihtiyacını karşılamak için bir yandan pazara mal ve hizmet sunarken, diğer yandan üretim yapabilmek için aynı pazardan işgücü ve girdi tedarikinde bulunmaktadırlar. Dolayısıyla işletmeler bir yönüyle arzın diğer yönüyle talebin dışında değildirler. İşletmeler topluma mallarını sunmakta ve karşılığında para almakta iken, toplum da işletmeye işçilik sunmakta ve karşılığında ücret almaktadır. Bu devri daim piyasanın akışını sağlamaktadır.İşletmenin ekonomik çevresinde devletin de belirleyici rolü bulunmaktadır. Hernekadar serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde devletin ekonomideki rolü hafifletilmeye çalışılsa da, ülke ekonomisinin geleceğini belirleyecek makro ekonomik kuralları devlet koymaktadır. Devlet, döviz kurlarını, ithalat - ihracat rejimini, faiz oranlarını, vergi mevzuatını, mali yardım ve destekleri belirleyerek işletmelerin faaliyetlerini etkilemektedir. 2.1.4- Doğal ÇevreBuradaki doğal çevreyle işletmenin temel girdilerini temin ettiği doğal kaynaklar konu edilmektedir. Doğal kaynaklara dayalı faaliyet yürüten işletmeler bağlı bulundukları rezervlerin tespitini önceden yapmak zorundadırlar. Yeterli rezervlere sahip olmayan işletmeler erken dönemde iflasla veya taşınmakla karşı karşıya kalırken, yeterli rezervlere sahip fakat bu rezervlerin uzağında kurulan işletmeler de pahalı üretim yapmak zorunda kalacaktır. Zira, rezevlerin uzaklığından kaynaklanan nakliye maliyeti işletmeyi olumsuz yönde etkileyecektir. Bu tür işletmeler ucuz işçilikle veya gelişmiş teknoloji kullanımı ile benzer işletmelerle aradaki maliyet farkını gidermeye çalışsa dahi diğer işletmelerde aynı kriterleri kullandıklarında maliyet farkının giderilmesi kolay olmayacaktır.Yukarıda ifade edilen hususlara rakamlarla örnek vermek gerekirse, sadece 1996 yılında Avrupa Birliği Ülkelerinden; Fransa’da:59.900, İngiltere’de:42.900, Almanya’da:31.000, İtalya’da:15.600, İsveç’te: 12.200, Belçika’da:7.400, Hollanda’da:5.600, Finlandiya’da:4.900, Norveç’te:3.800, Danimarka’da:1.900, Yunanistan’da:1.500, İspanya’da:1.100 şirket iflas ederken Türkiye’de 631 şirket iflas etmiştir. Genellikle bu işletmelerin Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler olması dikkati çekmektedir. Dünyamızda globalleşme diye bir süreç yaşanmaktadır. Bu süreçle birlikte ulusal ve uluslararası rekabet artmıştır. Bu yoğun rekabete karşı koyabilmek için bazı büyük şirketler dahi ekonomik güçlerini birleştirmektedirler. Mobil ve BP’nin ekonomik güç birliği yapmaları konumuza güzel bir örnektir. Dolaysıyla ülkemiz KOBİ’lerinin de ister yerel, ister bölgesel, ister sektörel olarak güç birliği yapmaları onların rekabet şanslarını arttıracaktır.B-İşletmelerde Başarısızlıklardan Çıkış YollarıBaşarısız işletmelerde başarısızlık nedenleri doğru tespit edilmelidir. Başarısızlık sermaye yetersizliğinden kaynaklanıyorsa, özkaynak arttırımına veya başka bir işletme ile birleşmeye gidilmelidir. Şayet başarısızlık yönetimden kaynaklanıyorsa, yönetim yeniden yapılandırılmalıdır. Başarısızlık eleman yetersizliğinden kaynaklanıyorsa, yeni işçi istihdamına, işçilerin yeteneksizliklerinden kaynaklanıyorsa, ya mevcut elemanlara beceri kazandırılmalı veya kalifiye eleman alımına gidilmelidir.Başarısızlık borçlardan kaynaklanıyorsa, borçlar ya vadesinde ödenmeli veya vadeleri uzatılmalıdır. Başarısızlık işletmenin pazarlama ve tanıtım ağı oluşturamamasından kaynaklanıyorsa, bu durumda toplumun güvenini kazanmış acentalara, toptancılara, perakendecilere ihtiyaç vardır. Tanıtım için, günümüzün en hızlı iletişim ağını oluşturan yazılı, sözlü ve görsel basın yayın organlarından yararlanılması doğru olacaktır.Başarısızlık bölgesel veya genel iç pazarın daralmasından kaynaklanıyorsa işletme dış pazar arayışına gitmelidir. Bunun için de işletmenin kullandığı teknolojinin, ürün kalitesinin, personel istihdamının yeterli olması ve girdi maliyetlerinin de ucuz olması gerekir.Dış pazarlara açılan işletmelerin dikkat etmeleri gereken önemli bir husus, girdikleri pazarlarda devamlılığı sağlamalarıdır. Bu, ülkenin dışardaki imajı açısından önemlidir. Belli bir parti ürünü sattıktan sonra geri çekilen işletmeler, kendilerinin ve bağlı bulundukları ülkenin güvenilirliğini sarsmaktadırlar. Bu nedenledirki, dış pazarlara açılan işletmelerin, satış sonrası kontrol ve satış sonrası servis ağını kurmaları gerekmektedir.Ülkemizde, 1980’li yıllardan bu tarafa dış pazarlara açılmak için önemli atılımlar gerçekleştirilmiştir. Bunlar arasında Türkiye’nin dışa dönük büyüme modelini benimsemesi yeralmaktadır. Bu atılımlar ülkemiz ekonomisinin gelişmiş dünya ekonomileriyle entegrasyonu açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde dışa açık, ihracata dayalı büyüme hedefinin yakalanabilmesi için para piyasalarında sabit kur politikasından serbest kur politikasına geçilmiş, milli para konvertıbl hale getirilmiş, Avrupa Birliği ülkelerine karşı koruma duvarları kaldırılmış, üçüncü ülkelere karşı ise ithalattan alınan vergi oranları düşürülmüş, serbest bölgelerin açılması, işletilmesi yaygınlaştırılmış, ülkeye yabancı sermaye girişi teşvik edilmiştir.Diğer yandan, ülkemizin iç ekonomik yapısında hem yatırım, hem de üretim sektörlerinde önemli potansiyel güç oluşturan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin altyapı eksikliklerinin giderilip, dış pazarlara açılmalarının temin edilmesi, bu işletmelerimizin yaşama ve büyüme şanslarını arttıracağı gibi, ülkemize döviz girdilerinin artışına neden olacağı aşikardır.İşletmelerin başarısızlıklardan kurtuluş yöntemleri başarısızlık nedenlerine ve işletmelerin meslek kollarına göre farklılık arzetmektedir. Herhangi bir nedenle başarısız olan işletmelerin başarılı hale gelmeleri öncelikle işletme içinden ve işletme dışından kayanaklan sorunların doğru olarak tespit edilip, gerekli çözümlerin geliştirilmesine ve uygulanmasına bağlıdır. Kaynakça- Anayasa - 1982- Anadolu Üniversitesi “İşletme Finansmanı” II.Kitap, Eskişehir-1994- Anadolu Üniversitesi “Muhasebe Uygulamaları” II.Kitap, Eskişehir- 1994- Anadolu Üniversitesi “Ticaret Hukuku” II.Kitap, Eskişehir-1994- Bülent ŞAHİNALP “İhracatta Başarılı Olmanın On Temel Şartı” DTM- Dış Ticaret Dergisi sayı:2, Temmuz 1996- Cem Kozlu “Uluslararası Pazarlama” T.İş Bankası-1986- DPT İhtisas Raporu “Tüketicinin Korunması-Vergilendirme”-Cilt:2 Kasım-1995- Erkut ONURSAL, Dış Ticaret İşlemleri ve Uygulama, O.A. İhr.Birlikleri-Ankara 1996- Prof. Dr. Erol EREN “Yönetim ve Organizasyon” İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi-Yayınları, İstanbul-1996- H.DEMİR-A.KARAKAYALI, Dış Ticaretimizde KOBİ’lerin Yeri ve Önemi, DTM-Dış Ticaret Dergisi, KOBİ Özel Sayısı-Aralık 1996- Resmi Gazete 8 Mart 1995 / 22221(Tüketicinin Korunması Hk. Kanun)- Ticaret Bakanlığı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı ve Gerekçesi” Nisan-1983- TOBB “Avrupa Topluluğu’nda Tüketiciyi Koruma Politikaları ve Türkiye’nin Uyumu” Ankara-1989- Vakur KAYA, Türkiye Gazetesi Avrupa Birliği Sayfası-3 Mart 1997

|
Her işletme personele ödediği ücret açısından hem işletme hem de personel için optimal bir fayda belirler.Bu da işletmede esnek bir ücret sistemimin oluşması için ve ayrıca personelin göstermiş olduğu başarı ve verimlilik durumumun değerlendirilmesi için gereklidir.
İşletmelerde uygulanan ücret sistemleri,işletmedeki aynı düzeydi personele iş verimleri için ödenecek ücreti belirlemeye yönelik çalışmalardır.
İşletmede uygulanan ücret sistemleri değişik şekillerde sınıflandırılmaktadır.

A.ANA ÜCRET,BAZ ÜCRET SİSTEMLERİ
1)Zaman esasına dayanan ücret sistemleri
2)Parça başına ücret sistemleri
3)Takım birim ücret sistemleri
B.TEŞVİK EDİCİ ÜCRET SİSTEMLERİ
1)Bireysel teşvik planları
2)Grup teşvik planları
3)Kara katılım planları
C.BAZI ÇALIŞMA GRUPLARI İÇİN TEŞVİK EDİCİ ÖDEMELER
1)Satış personeli için teşvik edici ödemeler
2)Yöneticiler için teşvik edici ödemeler

A.ANA ÜCRET,BAZ ÜCRET SİSTEMLERİ:İşgörenlere ödenecek ücretlerin önceden belirlenmiş zamana ve belli bir standarda veya iş tutarına göre hesaplanmasıdır.

1)ZAMAN ESASINA DAYANAN ÜCRET SİSTEMLERİ
En eski ve yaygın olarak kullanılan bir sistemdir.Bu sistemde ücret;saat başına,gündelik,haftalık veya aylık olarak belirlenir.Ücret tutarı sabittir.Personel alacağı ücreti önceden bilmektedir.
*Zaman esasına dayalı ücret sistemleri aşağıdaki belirtilen durumlarda kullanılmaktadır.
1.Personelin yerine getirmesi istenilen iş miktarı tam olarak bilinemediği durumlarda
2.İşletmede üretim sürecinde önceden bilinemeyen fazla gecikme veya iş duraksamalarının olması
3.Yapılan işin hızlılık yerine itinalı bir çalışmanın olması
4.Her personelinin işyerindeki verimliliğinin tam olarak ölçülemediği durumlarda.

|
Finansal Yorum 27.01.2009
Dr. Ali Ceylan

Böyle bir konuda yazı yazmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum.Yazımı bir çok açıdan eleştirebilirsiniz.Ancak,yine de yazmam gerektiğini düşünüyorum.Çünkü,bazı fikirlerim işinize yarayabilir.Böylece,kriz iyi yönetilebilirseniz,işletmeniz en az zararla kurtulabilir.

Bu yazımda,Hükümetin alacağı önlemleri bir kenara bırakıp,girişimcinin neler yapabileceğini özetlemeye çalışacağım.

1.İşletme sahip veya yöneticileri,geleceğe ilişkin olarak doğru tahmin yapmaya özen göstermelidirler.Bu nedenle,iyi bir bilgi tabanına sahip olmalıdırlar.

2.Kriz dönemlerinde , liderin moralinin yüksek olması ve akılcı davranış sergilemesi çok önemlidir.Hiç bir lider umutsuzluğa düşmemelidir.Tam aksine,çevresine moral ve güven vermelidir.

3.Her işletme,bir kriz komitesi kurmalı ve krizi nasıl yöneteceğini ve senaryoları belirleyerek,bunu çalışanlarına anlatmalıdır.Krizden çıkış bir ekip işidir.Bu nedenle,işletmenin krizden çıkışı konusunda tüm öneriler dikkate alınmalıdır.

4.İşletmelerde kriz dönemlerinden yenilikçi yaklaşım uygulanmalıdır.Her işletme,yenilikçi yaklaşımla,işletmeye özgü çözümler üretebilir.Yapılacak küçük iyileştirmeler ,işletmede moralleri yükseltir,kişilerin özgüvenini artırır ve krizden çıkışı kolaylaştırır.

5.Kriz dönemlerinde hedefler gerçekçi olmalıdır.Bu nedenle,satış,üretim ve benzeri hedefler tekrar gözden geçirilmelidir.

6.Borçların azaltılması,öz sermaye takviyesi,yeni ortak veya ortakların alınması,küçülme,yatırımları erteleme veya bir başka işletme ile birleşme düşünülmesi gereken konulardır.

7.Sağlıklı muhasebe verileri,işletmelerin krizleri önceden görmelerine yardımcı olur.Bu nedenle,muhasebe verilerine ve söz konusu verilerin amaca uygun olarak kullanımına gereken önem verilmelidir.

8. Kasa,bankalar,stoklar,alacaklar ve kısa vadeli borçlar gibi,işletme sermayesi kalemlerinin yönetimine daha fazla zaman ayrılmalıdır.

9.İhracata ve yurt dışı fuarlara katılım konusuna daha fazla önem verilmelidir.Yurt dışındaki fuarlara büyük standlarla katılmak yerine,daha çok fuara katılmak için, daha küçük standlar tercih edilmelidir.

10.Kriz dönmelerinde en çok eğitime önem verilmeli,eğitim bütçesinde kısıntıya gidilmemelidir.Önce,girişimcilerin,daha sonra,üst ve orta düzey yöneticilerinin eğitime ihtiyaçları olduğu unutulmamalıdır.

11.Maliyetleri düşürüp,verimliliği arttırma yolları araştırılmalıdır.Çünkü,maliyetleri düşürme ve verimliliği arttırma bitmeyen bir süreçtir.

12.Finansal veriler etkin bir şekilde kullanılıp,nakit dönüşümü,stok devir hızı,alacak tahsil süresi,borç ödeme süresi,fon kaynak kullanım tablosu ve benzeri finansal veriler kullanılmalıdır.

Yapılan araştırmalar,işletmeler için kriz dönemlerinin çok büyük fırsatlar yarattığını,atak yapan işletmelerin, genellikle, kriz dönemlerinde ortaya çıktığını göstermektedir.Bu nedenle,kriz denince, kötümser olmak yerine,krizi fırsatların artacağı dönem olarak düşünmekte yarar vardır.

|
Matrix filminde Ajan Smith’in Neo’ya “Yaşayan her canlı bulunduğu ortama ayak uydurur. Sadece insanoğlu bulunduğu ortamı kendine uydurur.” dediğini hatırlayanlarınız vardır. Doğada yaşayan yabani hayvanları bile evcilleştirip, kendi çıkarları için kullanabilen bir topluluğun mensupları olarak, bugün büyük bir kısmımızın yapmaktan zevk aldığı dedikodu konusunun faydalarını bir işletmeci gözüyle irdeleyeceğim.

Herkesin hem fikir olduğu bir konu var, dedikodu kötüdür. Evet, ama kimin için?

Özellikle reklam sektöründe olumlu dedikodunun yerini hiçbir şey dolduramaz. Gazete, dergi ve televizyonlarda gördüğünüz sıradan reklamları yarın unutursunuz. Oysa iyi reklam bir kişiyi etkiledimi, oda dedikodu yoluyla on kişiyi, o on kişi onar kişiyi, o onar kişide onar kişiyi etkiler. Bu yüzden reklamlarda referans (Cem Yılmaz) ve fikir liderleri (Uğur Dündar) oynatılır. Çünkü hayatta sadece bir arkadaşınızın “Cem Yılmaz’ın reklam filmini izledin mi?” veya “Dün Uğur Dündar’ı kafasında galoşla gördüm” cümleleri, size dizi aralarında reklamları izlettirebilir.

Dedikodu sadece reklam sektöründe kullanılmaz. Diğer sektörlerde dedikodunun nimetlerinden faydalanmak için farklı yollara başvurulur. Bunlardan biri de çalışanlara öğle yemeklerini iş yerinde vermektir. İş yeri dışında yenen yemeklerde insanlar pek yaptıkları işlerden bahsetmezler. Oysa yemek işyerinde yeniyorsa, çalışanlar farkında olmadan yaptıkları işler hakkında konuşurlar. Böylece beden olarak olmasada, fikir olarak çalışmaya devam ederler. Sanırım bu her patronun isteyeceği birşeydir.

|
Stratejinin Tanımı

Strateji kavramı işletmecilikte son yıllarda kullanılmaya başlanmıştır. Kavramın kökeni incelendiğinde iki kaynağa dayandığı görülmektedir.Strateji; Latince’de yol, çizgi, yatak anlamına gelen “Staratum” kelimesinden türetilmiştir. İkinci kaynağa göre ise kavram, Eski Yunanlı General Stracgos’un savaştaki sanatı ve bilgisini belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Askeri anlamda kullanılan strateji; savaşta orduların girişecekleri haraketlerin ve operasyonların tasarlanması ve yönetilmesi sanatıdır. Askeri anlamda strateji, düşman karşısında üstünlük sağlamak amacıyla yapılan eylemlerdir. Amaç; genellikle zaferdir. Bu amaca ulaşabilmek için önce kendi durumumuz, ondan sonra mümkün olduğunca rasyonel biçimde düşmanın durumu değerlendirilir ve buna göre harekat planı yapılır. Harekatın hangi manevraları içereceğinin yanında harekat zamanı da harekat planının en önemli unsurudur.’, ‘Askeri stratejiler aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde saptanmaktadır.

1. Güçlü Olma İlkesi; bir ordu düşman karşısında asker, araç, gereç bakımından en üstün konumda bulunmalıdır

2. Güçleri kuvvetli olduğumuz noktalarda toplayıp, düşmanı zayıf noktalarından vurma ilkesi

3. Amaç araç üstünlüğü ilkesi; bu ilke ile eldeki araçların en iyi biçimde kullanılması veya savaşı kazanmak için eldeki araçların miktar ve kalitesini göz önünde tutarak amacın saptanmasıyla ilgilidir.

4. Esneklik ve ihtiyat ilkesi; koşullar ve olanakların zaman içinde değişimini dikkate alarak, doğacak yeni durumlara kolayca uyum gösterebilmektir.

5. Güçlerin etkili kullanılması ilkesi; askeri güçleri etkili olacak bölgelere dağıtarak onlardan en fazla yararı sağlama ve bu arada kayıpları en alt düzeyde tutabilmektir.

6. Ateş ile harekatı birleştirme ilkesi; harekata başlamadan önce karşı tarafın harekatını önlemek, sonra da hücuma geçmektir.

7. Kayıp vermeden geri çekilme ilkesi; hücum kadar geri çekilmeyi bilmek de önemli bir meziyettir.

İşletmelerde uygulanan stratejilerin de yukarıda sözü edilen askeri stratejilerden önemli bir farkları yoktur. Kavram, günümüz işletmelerinde çok geniş kapsamlı olarak kullanılmaktadır. Ürün stratejisi, stratejik karar, stratejik pazarlama, yenilikçi strateji, stratejik planlama işletmelerde kullanılan strateji kavramlarına örnektir.

Ekonomik ve yönetimsel bir kaynak olarak strateji ilk kez Neumann ve Morgenstern tarafından kabul edilmiştir. Ancak kavramı işletmecilik açısında inceleyen yazar Igor Ansoff tur. Ansoff stratejiyi; “İşletmenin kar etmek ve büyümek amacına yönelik olarak faaliyet alanını ve büyüme yönünü saptaması sürecidir” şeklinde tanımlar.

Başka bir tanıma göre strateji; ekonomik bir ortam içinde işletmenin optimuma geçmesi ile ilgili seçenek kararlar bütünüdür.

Bazı yazarlar stratejiyi; “Bir işletmenin uzun dönemli temel amaçlarının saptanması ve bu amaçlara ulaşabilmek için gerekli kaynakların tahsis edilerek, bunların nasıl kullanılacağına ilişkin yolların saptanması” şeklinde tanımlarlar.

Bu tanımlardan yola çıkarak;“ Rekabete dayalı bir ortamda strateji; öncelikle yeniliği; ilerlemeyi ve işletmenin çevreyle uyumunu sağlayarak meydana gelen değişiklikleri kontrol altında tutan yönetimsel bir araçtır” diyebiliriz..

Stratejinin Benzer Kavramlarla İlişkisi

Strateji kavramı genel anlamda tanttıktan sonra, bu kavramla sıksık birbirine karıştırılan yönetimsel bazı kavramlara da kısaca yer verilmesi yararlı olacaktır.

Politika, taktik, program, yöntem ve plan kavramları belkide stratejiyle sık sık birarada kullanılması nedeniyle bir kavramsal kargaşaya yol açmaktadırlar. Aşağıda bu kavramlar ve stratejiyle ilişkileri sırasıyle ele alınmaktadır.

Politika; uygulamalarla ilgili ilkeler dizisi ve kurallar toplamıdır. Politikalar genellikle bir kere belirlendikten sonra kolay kolay değişmezler. Politikalar nispeten rutinlere bağlanabilirler. Bir yöneticiden diğerine devredilebilirler. Oysa stratejiler, örgütle çevresi arasındaki etkileşimin cereyan ettiği dinamik ortamlarda şekillenir, değişkendir ve kişiden kişiye farklışacağından kolayca devredilemeyebilir. Politika ve stratejilerin ortak yanları ikisininde uzun süreli oluşudur. Fakat strateji esnek bir kavram iken, politika daha katıdır. Politika ile işletme amaçları arasındaki ilişki de stratejiden ayrılır. Strateji amaçlarının gerçekleştirilmek üzere saptanması söz konusu iken; her politikanın işletme amaçları ile bağlantısını kurmak mümkün olmayabilir.

Taktik; amaçlara ulaşmak üzere işletme güçlerinin harakete geçirilmesi sürecidir. Taktikleri, stratejiler belirler. Strateji eylemin düşünce düzeyindeki boyutu iken, taktik eylemin uygulamasıdır. O halde stratejinin birçok taktikle bütünleştiği söylenebilir. Taktik, stratejinin bir uzantısı ve devamı niteliğindedir.

Program; herhangi bir eylemin süresini belirlemek, ayrıntılı faaliyetlerin uygulanacakları yer ve zamanı ile bunların kimler tarafından yapılacağının tesbit edilmesi sürecidir. Programlar, ayrıca son derece katıdırlar. Bu yönleriyle programlar stratejiden ayrılmaktadırlar.

Yöntem; Politika veya stratejinin uygulama şekliyle ilgilidir. Yöntemler, çeşitli sorunların çözümünde kullanılan usullerdir. Fakat uygulama ağırlıklıdırlar. Örneğin; çeşitli stratejiler planlanırken, kalitatif ve kantitatif nitelikli yöntemlerden yararlanılmaktadır.

Plan; amaçlara ulşmak için seçenekler arasında tercih yapma sürecidir. Plan; strateji, politika, yöntem, program ve taktik kavramlarının tamamını içeren geniş bir kavramdır. Plan ile strateji geleceğe yönelik olma noktasında birbirlerine çok yaklaşırlar, fakat plan, rakamlaştırılmış ve kağıda dökülmüş bir öngörüdür. Oysa stratejiler bazen yöneticinin kafasındadır. Yazılı hale gelen stratejiler ise “ Stratejik Planlama” ismini almaktadır.

Kaynak:www.savassakar.com

|
Bahar aylarının gelmesiyle birlikte düzenlenen geleneksel üniversite şenlikleri, bu yıl da renkli etkinlikleriyle öğrencileri sınav stresinden uzaklaştıracak. Hacettepe Üniversitesi, her gün farklı müzik türündeki konserleriyle, ODTÜ ilginç yarışmalarıyla, Ankara Üniversitesi de ünlü isimlerin konserleriyle Başkentte şenlik havası estirecek.

ANKARA(ANKA) - Bahar aylarının gelmesiyle birlikte düzenlenen geleneksel üniversite şenlikleri, bu yıl da renkli etkinlikleriyle öğrencileri sınav stresinden uzaklaştıracak. Hacettepe Üniversitesi, her gün farklı müzik türündeki konserleriyle, ODTÜ ilginç yarışmalarıyla, Ankara Üniversitesi de ünlü isimlerin konserleriyle Başkentte şenlik havası estirecek.

Hacettepe Üniversitesi, bu kapsamda 3 gün boyunca renkli etkinlikler düzenleyecek. Hacettepe Üniversitesi Öğrenci Temsilciler Konseyi`nin 9-10-11 Mayıs tarihlerinde gerçekleştireceği, Kültür ve Sanat Festivali, sabah 10.00`dan gece 24.00`e kadar sürecek. Festival, konserler, çeşitli gösteriler, söyleşi ve oyunlarla şölene dönüşecek.

Tanıtım ve satış amacıyla kurulan tezgahlarla küçük esnafın da yer alacağı şenlikte, öğrenci kulüp ve gruplarının dans gösterileri ve konserlerinin yanı sıra paintball, hardball, kaya tırmanışı gibi spor karşılaşmaları ve yarışmalar da olacak. Festivalin "9 Mayıs Türkü Günü"nde Mustafa Özarslan, "10 Mayıs Rock Günü"nde Grup Seksendört ve Gökçe, "11 Mayıs Pop Günü"de de Demet Akalın sahne alacak.

-ODTÜ`DEN İLGİNÇ YARIŞMALAR-

Orta Doğu Teknik Üniversitesi`nin (ODTÜ) bu yıl 22.`sini düzenleyeceği "Uluslararası Bahar Şenliği" ise 7 Mayıs`ta start alacak. Şenlik 3 gün sürecek. Konserlerin yanı sıra "ODTÜ 22. Uluslararası Bahar Şenliği"nde, üniversitenin çeşitli toplulukları tarafından fotoğraf ve resim atölyeleri, belgesel gösterimleri, söyleşiler ve renkli yarışmalar düzenlenecek. Şenliğin konser programına göre, 7 Mayıs`ta Grup Günyüzü, Sevinç Eratalay, İnti İllimani, 8 Mayıs`ta Murat Meriç-Eski 45`likler, Ahırkapı Roman Orkestrası, 9 Mayıs`ta Lora, Feridun Düzağaç, 10 Mayıs`ta ise Cem Köksal ve Joe Lynn Turner, öğrencilerle buluşacak. Üniversite`nin Çocuk Aklı Topluluğu tarafından yapılacak "Bebe Bisküvisi Yeme Yarışması", Yaratıcılık ve Sosyal Yenilik Topluluğu tarafından üniversitenin toprak sahasında yapılacak "Üç Kale Maç", Gıda Topluluğu tarafından yapılacak "Elma Yeme Yarışması" ve Hatırla Sevgili dizisinin oyuncuları ile yapılacak söyleşi dikkat çeken etkinlikler arasında yer alıyor.

Ankara Üniversitesi ise 14-18 Mayıs tarihleri arasında Tandoğan kampusünde gerçekleştireceği bahar şenliği kapsamında 14 Mayıs`ta Kargo`yu, 15 Mayıs`ta Leman Sam`ı, 16 Mayıs`ta Yeni Türkü ve Pinhani`yi, 17 Mayıs`ta Feridun Düzağaç`ı ve 18 Mayıs`ta da Volkan Konak`ı ağırlayacak. (ANKA)

Kaynak:tumgazeteler.com

|
Kırgızlar’da Nevruz
(Doç.Dr. Gülzura JUMAKUNOVA)

Nevruz bayramının tarihi, Türkler tarafından onun “Yeni Gün” anlamına gelen Farsça ismine geçilmesinden çok daha uzun evrensel ve derin bir geçmişe dayalıdır. En temel unsuru insanla tabiatın bütünlüğünü simgeleyen bir takım genel sembollerden oluşan bu güzel bayram aslında Türklerin göçebe kültürünün esasını oluşturan eski inanç sisteminin bugüne kadar ulaşabilen en mühim yankısıdır.

Nevruz‘un şimdiki bilinen dinlerin çok daha ötesinde insanların tabiatla içiçe yaşadığı döneme ait bir ayin olduğu sanılmaktadır. Arkeologlar da bu bilgiyi doğrulayıp onun en az 5-6 bin yıllık geçmişinden söz etmektedirler.

Yaşantısı sürekli tabiatla bağlı olan Türkler her zaman tabiat sırları hakkında bilgi toplayıp bu bilgilerini ve tecrübelerini destanlar, gelenekler, ayinler, efsaneler, atasözleri gibi sabit formüllerle nesillere aktarmaya çalışmışlardır. Bu formüllerinden. kullandıkları 12 hayvanlı takvimlerinden ve ayları, mevsimleri, hatta günün 24 saatini bile ayrıntılı olarak belirleyebilmelerinden gökyüzü çizimlerine göre yaptıgı yorumlarından onların çok. gelişmiş doğa tecrübesine ve geniş astroloji bilgilerine sahip oldukları gözlenmektedir.

Buna bakılırsa insanlarımızın tabiatın kış uykusundan uyanıp, yeniden doğduğu yeni bir yılın yeni bir hayatın başlangıcı olarak Yeni Gün veya Ulu Gün adını verdikleri bu bayramlar için gece ile gündüzün eşit olduğu, güneşin Koç burcuna girdiği ve iki yarım küreye de eşit miktarda ısı ve ışıksaçtığı bu günü seçmeleri hiç de şaşırtıcı değildir. Doğadaki bu eşitlik o gün bayrama iştirak edenlere de yansır. İnsanlar kadın, erkek zengin, fakir, yaşlı, genç demeden aynıkazandan Sümölök yerler. Aynı ateşten atlarlar . Dargınlar barışır. Eşitliğin ve paylaşmanın Nevruz bayramının felsefi temelini oluşturmasının sebebi de işte bundan kaynaklanmıştır

Uygurlar’da Nevruz
(Enver Muhammed)

Uygur Türklerinde Nevruz bayramı diğer Türk boylarında olduğu gibi 21 Mart tarihinde kutlanmaktadır. Nevruz, Farsça bir kelime olup, Uygurca’da “yeni gün, baş bahar” anlamına gelir. Uygurlarda bu bayram aslında yeni yıl bayramı olup, şemsı takv1me göre, yılın sona erip yeni yılın girdigt gün kutlanır; Nevruz, miladı takvime göre de gece ile gündüzün eşitlendiği mart ayının 21 ve 23′üne denk gelir.

Uygurlara ait tarihi kaynaklar ve bazı efsaneler, Nevruz‘un Uygurlarda miladi IX. yüzyıldan bu yana bir şölen olarak kutlandığını göstermektedir, İslamiyet’ten önce Gök Tanrıya tapınan Uygurlar, gökteki yıldızları yerine göre adlandırıp “Akkuza” adlı yıldıza insanlara mutluluk veren ilah olarak tapmışlar ve “Akkuza” ayının başlangıç gününü (şimdiki miladi takvime göre 21 Mart) Yeni Gün (nevruz) bayramı olarak kutlamışlardır.

Bu bayram İslamıyet’in Uygurlar tarafından kabulünden sonra da kullanılmaya devam edilmiştir. XI. yüzyılda Uygurların büyük alimi Kaşgarlı Mahmud, Divanu Lügat’ı Türk adlı eserinde Nevruz hakkında şunları söyler: “Yeni günden sonraki ilk bahar ayına oğlaklar ayı derler, ondan sonraki aya uluoğlak ayı denilir, çünkü bu ayda oğlaklar büyümüş olur. İnsanlar ve tüm canlılar nevruz ile canlanmış olur. Nevruz alemin mutluluk anası, bereket ve sevinç kaynağıdır. Bu yüzden insanlar birbirlerine gönüllerini açarak, cömertçe sevinçlerini ortaya koyarlar”, (Kaşgarlı Mahmut Divanu Lü-gat’it Türk, Uygurca Neşri, c.l, s.452)

Nevruz’un Anlamı
(Nail TAN)
Türk dünyasının tamamında ve Türk dünyasına komşu olan coğrafyalarda kutlanan Nevruz, eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günüdür. Yeni takvime göre ise gece ve gündüzün eşit olduğu martın yirmi birine rastlamaktadır.

Coğrafya, tabiat şartları, insan meşguliyetleri takvimlerin oluşmasında birinci derece önemli unsurlardır. Türkler genellikle orta iklim kuşağı veya ılıman iklim kuşağı (30°-60° enlemler arasında) adı verilen bir coğrafyada yaşayan, yirminci yüzyılın başlarına kadar genellikle tarım ve hayvancılıkla geçinen bir millettir. Takvimleri de bucoğrafya, tabiat şartları ve meşguliyetlerinden doğmuş ve gelişmiştir. Doğal olarak Nevruz, bütün Türk devlet ve topluluklarında bilinmektedir. Bir başka ifade ile Nevruz‘u tanımayan, yaşatmayan, uygulaması bulunmayan herhangi bir Türk devleti veya topluluğu yoktur. Bu yönüyle Nevruz; birlik, beraberlik ve barışı ifade etmektedir.

Türkiye’de Yılsırtı, Mart Dokuzu, Mart Bozumu, Sultan Nevruz, Gün Dönümü, Yeni Gün, Ölüler bayramı, Nevruz isimleriyle bilinmektedir.

|
Pirinçten makarnaya kayma yok, kriz henüz markete yansımadı

Metro Cash&Carry Türkiye Genel Müdürü Hakan Ergin, krizin henüz market raflarına yansımadığını belirterek, 2001 deneyimine göre gıdada pirinçten makarnaya geçiş olmadığını söyledi.

Özellikle Bursa gibi işten çıkarmaların yoğun olduğu kentlerde fabrika üretim mutfaklarına satışta azalma yaşandığını belirten Ergin, hacizlerdeki artışın ise 2.5 katına ulaştığını açıkladı. Metro Group bünyesindeki Real Hipermarketler Zinciri Genel Müdürü Kubilay Özerkan ise "Henüz daha buttan dana ön kola geçildi. Yanı aynı kategori içinde ucuza kayış var. Erken indirimler tekstilde hareket sağlarken, markalı ürünlerden hipermarket markalarına kayma görüyoruz" dedi.

MetroCash&Carry Türkiye Genel Müdürü Hakan Ergin ve Real Genel Müdürü Kubilay Özerkan, bir sohbet toplantısı düzenleyerek hem toptan hem de tüketici perakendesinde krizin etkilerini değerlendirdi. Krizin gerçek derinliğini ve süresini tahmin etmenin mümkün olmadığını söyleyen Hakan Ergin, bunun dünyadaki ve Türkiye'deki oyuncuların oyunu nasıl oynayacağına bağlı olduğunu söyledi. Türkiye'nin krize hiç olmadığı kadar güçlü yakalandığını ancak psikolojik etkisinin fazla olduğunu dile getiren Ergin, "Avrupa krizden bizden çok fazla etkileniyor ama krizden korkanların oranı yüzde 50, Türkiye'de ise yüzde 90" dedi.

Tüketicilerin kabuğuna çekilmeye başladığını, kredi kartından korktuğu için artık veresiyeye yöneldiğini belirten Ergin, şöyle devam etti: "Geçenlerde 1500 esnafla bir toplantı yaptık. Burada gördük ki veresiye yüzünden bakkallara yönelme arttı. Artık insanlar kredi kartından korkuyor, hatta kredi kartından kaçıyor. Veresiye defterleri artıyor. Ekmek artık aslanın ağzında değil, midesinde. Zincir mağazalar etkilenecek elbette, bakkallara ilgi artacak. İşler gıda dışında yavaşladı, para dönmüyor. Özellikle küçük ve ortaboy işletmeler çok etkileniyor."

Yerel zincirler birleşebilir

Ergin, kriz ortamında yerel zincirlerin bazılarının sıkıntıya girebileceğine de işaret ederek, sektörde bir konsolidasyon ya da el değiştirmeler olabileceğine dikkat çekti. Metro ve Real olarak önümüzdeki dönemde yeni mağaza sayısında artış beklemediğini belirten Ergin, "Ancak onaylanan projelerimizin 2009'da tamamlanmasını bekliyoruz" dedi. Ergin, şöyle konuştu: "Krizde bizim sektör açısından en önemli göstergelerden biri arazi el değiştirmesidir. Bu henüz yaşanmıyor. Bu da gerçek krizin henüz olmadığını gösteriyor. Herkes durup bekliyor, zoraki el değiştiren arazi yok." Kubilay Özerkan ise özellikle Bursa'daki mağazada tüketici tarafında da yüzde 10 civarında bir düşüş yaşandığını söyledi. Özerkan, "Erken indirimler tekstilde hareket sağlarken, markalı ürünlerden hipermarket markalarına kayma görüyoruz" dedi. Krizde işçi çıkarmanın da iyi bir çözüm olmadığını düşündüğünü söyleyen Metro Cash&Carry Türkiye Genel Müdürü Hakan Ergin, "Eksik çalışma yöntemlerine başvurmak için sendikamızla görüşüyoruz. Bizim Metro olarak 3 bin civarında çalışanımız var" dedi. Ergin, Türkiye'de 3 bin civarında Real çalışanı ve Media Markt ile birlikte Metro Group bünyesinde toplam 7 binin üzerinde kişinin çalıştığını belirtti.

Tedarikçilerin haciz ihbarnameleri arttı

Real Hipermarketler Zinciri Genel Müdürü Kubilay Özerkan, krizin tedarikçilerini de olumsuz etkilediğini belirterek "Bankaların haciz ihbarnamelerinde 2.5 kat artış var. Bankalar mal aldığımız ve ödeme yapacağımız üreticilerin bizden alacaklarına el koyuyor. Bunun için bize gelen haciz ihbarnamesi geçen yıl bu dönemde 110'ken, bu yıl 280 oldu" diye konuştu. Özerkan, tedarikçilerin factoring şirketlerine yüzde 5-6 ile çeklerini kırdırdıklarını ve şubat sonrasına çek almadıkların bildirdi.

Metro Türkiye'den alımlarını artıracak

Almanya merkezli Metro Group'un Türkiye'den yılda 600 milyon Euro'luk alım yaptığına dikkat çeken Hakan Ergin, lojistik ve stok maliyetleri nedeniyle birçok kategoride alımlarını Uzakdoğu'dan Türkiye'ye kaydırdığını da açıkladı. Ergin, "Metro Almanya merkezimiz, artık daha çok ürünü Türkiye'den alıyor. Sevkiyat süresi daha kısa ve kalitesi Çin'den daha üstün olduğu için Türkiye'yi tercih ediyor" dedi. Özerkan da, geçenlerde yapılan uluslararası toplantıda Real'in Çin'den aldığı bazı ürünleri Türkiye'ye kaydırma kararı aldığını belirtti.
Kaynak:gidasanayii.com

|
4735 sayılı Kanunun 33 üncü maddesine göre; tedarikçiler taahhütleri çerçevesinde kusurlu veya standartlara uygun olmayan malzeme verilmesi veya kullanılması, taahhüdün sözleşme ve şartname hükümlerine uygun olarak yerine getirilmemesi ve benzeri nedenlerle ortaya çıkan zarar ve ziyandan doğrudan mludur. Bu zarar ve ziyan genel hükümlere göre tedarikçiye ikmal ve tazmin ettirilir. Ayrıca haklarında 27 nci madde hükümleri uygulanır.
adanadefterdarligi.gov.tr

|
2008-2009 öğretim yılı için yükseköğretim programlarına alınacak öğrencilerin seçimi ve tercihlerine göre yerleştirilmesi Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yapılacaktır. Sistemin genel adı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi'dir (ÖSYS). Bu sistem içinde öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve Yabancı Dil Sınavı (YDS) uygulanacaktır. ÖSS'den bir hafta sonra yapılacak olan YDS'ye dil puanı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarına girmek isteyen adaylar katılacaktır.

Ayrıca, 4702 sayılı Kanun uyarınca, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarından mezun olacakların/olanların istedikleri takdirde, bitirdikleri programın devamı niteliğinde veya buna en yakın programların uygulandığı meslek yüksekokulları ile açıköğretim önlisans programlarına sınavsız olarak yerleştirilme işlemleri de ÖSYS kapsamında yapılacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet Teşkilatına bağlı yükseköğretim programlarına öğrenci alınması ÖSYS'nin dışındadır ve ilgili kurumların özel kanunlarında gösterilen usullere göre yapılır. İlgilenen adaylar, 2008-ÖSS'ye katılmalarının gerekip gerekmediğini söz konusu kurumlardan öğrenebilirler.



KİMLER BAŞVURABİLİR
Öğrenim durumları aşağıdakilerden birine uyanlar 2008-ÖSYS'ye (Sınavsız Geçiş dahil) başvurabilirler:

* 2007-2008 öğretim yılında ortaöğretim kurumlarının (lise veya dengi okullar, açıköğretim lisesi) son sınıfında okumakta olan öğrenciler,
* Ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında beklemeli durumda bulunanlar,
* Ortaöğretim kurumlarının dışarıdan bitirme sınavlarına girenler,
* Ortaöğretim kurumlarını bitirmiş olanlar,
* Ortaöğrenimlerini yabancı ülkelerde yapanlardan durumları yukarıdakilerden birine uyanlar.

Ayrıca durumları yukarıdakilerden birine uyan yabancı uyruklu ve uyruksuz adaylar da başvurabilirler; ancak, bu adaylar ÖSS sonuçları ile 2007-ÖSYS Yükseköğretim programları ve Kontenjanları Kılavuzunda yer alacak yükseköğretim programlarına yerleştirilmezler.



YENİ ÖSS SİSTEMİ
Öğrenim durumları aşağıdakilerden birine uyanlar 2008-ÖSYS'ye (Sınavsız Geçiş dahil) başvurabilirler: 2008 ÖSS'de uygulanacak sistem YÖK Genel Kurulu kararı ile 2005 yılında kadar olan ÖSS sisteminden farklılaşarak yeni bir şekil almıştır. 2008'de uygulanacak olan ÖSS sisteminin temel özelliği birkaç noktada özetlenebilir:

1. Müfredat Lise 1-2-3 gruplarını kapsayacaktır.
2. Sınavda "Ortak Derslerle İlgili Testler" ve "Alan Dersleri ile İlgili Testler" şeklinde 2 grup test olacaktır. 1. grup lise 1 konularına kadar olan ortak müfredatı kapsayacaktır. 2. grup ise lise alanlarına göre oluşturulacak ve öğrencilerin lise 2-3 sınıflarında gördükleri konuları kapsayacaktır.
3. Sınav tek oturumda uygulanacaktır. Her adaya tek "soru kitapçığı" ve tek "yanıt kağıdı" verilecektir. 10 tür soru kitapçığı kullanılacaktır.
4. Sınavda 30'ar soruluk 8 test yer alacaktır. Ancak bir adayın 6 testi, dolayısıyla 180 soruyu yanıtlaması yeterli olacaktır.
5. Sınav süresi toplam 195 dakikadır.

|
19.2.2002 tarih ve 24676 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Ön Lisans Programları Mezunlarının Lisans Öğrenimine Devamları Hakkında Yönetmelik” ile Yükseköğretim Kurulunun belirlediği uygulama esasları uyarınca, meslek yüksekokulları ile açıköğretim önlisans programlarından mezun olan başarılı öğrencilerin örgün öğretim lisans programlarına dikey geçiş yapmaları ile ilgili sınav ve yerleştirme işlemleri ÖSYM tarafından yürütülmektedir.

DGS, yılda bir kez, Temmuz ayında, tek oturumda üniversite rektörlüklerinin bulunduğu kentlerde ve Lefkoşa’da yapılmaktadır.

DGS’de sayısal ve sözel bölümden oluşan bir yetenek testi uygulanmaktadır. Sınav süresi 3 saat’dir. (180 dakika)

Sınavda uygulanan test, çoktan seçmeli sorulardan oluşmakta, cevaplar adaylara ayrıca verilen cevap kağıtlarına işaretlenmekte, cevap kağıtları ÖSYM’de optik okuyucularla okunarak, bilgisayarla değerlendirilmekte ve yerleştirme sonuçları adayların adreslerine postalanmaktadır.

DGS puanları adayların sınav sonuçlarından hesaplanan sözel ve sayısal standart puanlarının, önlisans öğrenimlerinde elde ettikleri akademik not ortalamalarından hesaplanan ağırlıklı önlisans başarı puanlarının (AÖBP) belli katsayılarla çarpılarak toplanmasıyla elde edilmektedir.

Yerleştirme, adayların DGS puanları ve tercihleri ile yükseköğretim programlarının kontenjan ve koşulları göz önünde tutularak bilgisayarla yapılır. Boş kalan kontenjan olduğu takdirde ek yerleştirme yapılmaz.

DGS sonuçları sadece ilgili öğretim yılı için geçerlidir.

Lisans öğrenimine başlama hakkını elde eden öğrencilere üniversiteleri tarafından Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanır. Bu programda öğrenciye birinci ve ikinci sınıflardan eksik olduğu alanlarda ders sorumluluğu yüklenir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi iki yarı yıldır. Ancak öğrencilerin okudukları derslerin özellikleri, yıllık ders programları, öğretim elemanları ve hazırlık programındaki durumları dikkate alınarak Lisans Öğrenimine Hazırlık Programının süresi istisnai olarak bir yarıyıl daha uzatılabilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programını başarı ile tamamlayan öğrencilerin üniversitelerin üçüncü sınıfına kayıtları yapılır, başarısız olanların ise üniversite ile ilişiği kesilir. Lisans Öğrenimine Hazırlık Programı uygulanan açıköğretim lisans programlarında başarısız olanların üniversite ile ilişiği kesilmez.

Yabancı dille öğretim yapılan programlarda öğrencilerin, Lisans Öğrenimine Hazırlık Programına başlayabilmeleri için üniversitenin yapacağı yabancı dil muafiyet sınavını geçmeleri veya yabancı dil hazırlık sınıfına devam ederek başarılı olmaları gerekir. Yabancı dil hazırlık programı süresince öğrenci, ilgili üniversitenin öğretim ve sınav yönetmeliğine tabi olur. Yabancı Dil Hazırlık Sınıfında başarısız olarak ilişiği kesilen öğrenciler, Türkçe eğitim yapan aynı adlı yükseköğretim programlarına ÖSYM’ce yerleştirilebilirler.

Hangi önlisans programlarından mezun olacak/olan adayların hangi lisans programlarını tercih edebilecekleri ilgili yılın kılavuzunda verilmektedir. Adayların tercihlerini, sadece ilgili alanları göz önünde tutarak yapmaları gerekmektedir.

Sınavın uygulanmasında ve sonuçların değerlendirilmesinde aday tarafından Başvurma Belgesine kodlanan bilgiler esas alınır. Başvurma Belgesine kodlanan bilgilerdeki eksik ve yanlışlar yüzünden doğacak sonuçlardan aday sorumludur.

Adaylar beyan ettikleri bütün bilgilerin doğruluğundan sorumludurlar. Bir adayın beyanının gerçeğe uymadığı tespit edildiği takdirde bu aday, aradan geçen süreye bakılmaksızın bu sınavdan elde ettiği tüm haklarını kaybeder.

Engelli adaylar sınav sırasında yardımcı istedikleri takdirde, bu durumlarını gösteren bir üniversite veya devlet hastanesinden alacakları sağlık kurulu raporunu, Başvurma Belgesine eklemek zorundadırlar. Okuyamayacak derecede görme engelli olan adaylara karmaşık şekillere dayalı sorular sorulmaz, bu adaylar ile ellerini kullanamayan adaylara okuyucu/işaretleyici yardımı verilir.

Sınavın ve sınav sonuçlarının geçerli sayılabilmesi için adayların tüm kurallara uyması zorunludur. Kurallara uymayan adayların sınavları geçersiz sayılır. Sınavdan sonra bile olsa kurallara uymadığı saptanan adayların sınav sonuçlarından doğan hakları geçersiz sayılır.

Başvurma Belgesini teslim etmeyen, başvurusu geçersiz sayılan, sınava girmeyen veya giremeyen, sınava alınmayan veya sınavdan çıkarılan, ücret gerektirmeyen bir işlem için ücret yatıran, aynı işlem için birden fazla ödeme yapmış olan adayların ödedikleri ücretler geri verilmez.

Sınav sonrasında, Merkezimize ulaşan her salona ait sınav evrakı paketi, görevliler tarafından tek tek açılır, içinden çıkan bütün belgeler tek tek sayılır ve varsa eksikler bir tutanakla tespit edilir. İlgili yılın DGS Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi, cevap kağıdı veya soru kitapçığı eksik çıkan adayın sınavı geçersiz sayılır. Ayrıca, bir adayın sınavının geçerli sayılarak cevap kağıdının değerlendirilmesi için,

sınava, Sınava Giriş ve Kimlik Belgesinde yazılı olan salonda girmesi,

kopya alma veya verme girişiminde bulunmaması,

cevap kağıdına T.C. Kimlik Numarasını doğru olarak kodlaması,

kullandığı soru kitapçığının türünü cevap kağıdına doğru olarak işaretlemiş olması,

kendisine verilen soru kitapçığı üzerinde ayrılan yere ad, soyad ve T.C. Kimlik Numarası ile salon numarası bilgilerini yazması,

cevaplarını soru kitapçığına değil, cevap kâğıdına işaretlemiş olması,

soru kitapçığı, cevap kağıdı, Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi ile varsa diğer belgeleri eksiksiz olarak salon görevlilerine teslim etmesi,

sınavın diğer kurallarına uyması

zorunludur.

Belgeleri eksik veya geçersiz olduğu halde salon görevlileri tarafından yanlışlıkla sınava alınan veya sınav kurallarına uymadıkları halde sınav düzenini bozmamak için salondan çıkarılmayarak sınava devam ettirilen adayların sınavları Merkezimizce geçersiz sayılır.

Adaylar, nedenini belirtmek suretiyle sınav veya yerleştirme sonucunun yeniden incelenmesini isteyebilirler. Bu adaylar isteklerini mutlaka ilgili yılın kılavuzunun sonuna eklenmiş olan “Genel Amaçlı Dilekçe Örneği”ni veya fotokopisini kullanarak Merkezimize bildirebilirler.

Adaylar hazırladıkları dilekçeyi PTT kanalıyla “ÖSYM Sınav Hizmetleri Bölümü”ne gönderebilirler.

Kendisi ile ilgili sınav sonuçlarının incelenmesini isteyen adaylar, sonuçların açıklanmasından itibaren en geç 30 gün içinde bir dilekçe ile başvurmalıdırlar. Süre hesabında dilekçeye ÖSYM Genel Evrak Birimince basılan tarih damgası esas alınır. Sınav evrakı Merkezimizde sınav tarihinden itibaren 100 takvim günü saklandıktan sonra imha edilir.

Merkezimizde bulunan her türlü sınav evrakının aslı veya fotokopisi, yargı organları dışında, aday dahil hiçbir kişi ya da kuruma gösterilmez veya verilmez.

Merkezimiz tarafından adaylara gönderilen Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi, Sınav Sonuç Belgesi vb. belgelerin postadaki gecikmesinden veya kaybolmasından Merkezimiz sorumlu değildir. Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi eline geçmeyen veya bu belgeyi aldıktan sonra kaybeden adaylar, klavuzda belirtilen tarihler arasında, sınavın yapılacağı merkezlerdeki ÖSYM Sınav Merkezi Yöneticiliklerine başvurarak bu belgelerini çıkartabilirler.

Adaylar doldurdukları dilekçeyi PTT kanalıyla “ÖSYM Sınav Hizmetleri Bölümü”ne gönderebilirler. Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi için gönderilen dilekçeler, sınava bir hafta kalıncaya kadar Merkezimize ulaştığı takdirde işleme konur ve istenen belgeler postalanır. Daha sonra gelen dilekçeler işleme konmaz. Sınava bir haftadan daha az bir süre kaldığında DGS Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi posta ile gönderilmez, sadece şahsen başvurular işleme alınabilir.

Dilekçeyle başvurma yoluna gidecek adayların zamanı iyi hesaplamaları, cevabın kendilerine zamanında ulaşıp ulaşamayacağını iyice düşünmeleri ve buna göre hareket etmeleri yararlarınadır.

|
Anakart Nedir?

Anakart, bir bilgisayarin tüm parçalarini üzerinde barindiran ve bu parçalar arasindaki iletisimi saglayan elektronik devredir.

Bir anakartin üzerinde islemci, ram, ses karti, ekran karti, modem, ethernet, tv karti, radyo karti ve scsi karti vb.. girebilecegi yuvalar, klavye, sabit disk, flopy disk ve seri - paralel port denetçileri, ve bunlarin koordinasyonunu saglayan chipset'ler bulunur.

Anakartin üzerinde genisleme kartlarinin takilabilecegi yuvalara slot adi verilir. Bu slotlar, VESA, EISA, ISA, PCI ve AGP olmak üzere çesitli bölümlere ayrilir. Bunlardan su anda en çok kullanilanlari ISA, PCI ve AGP dir. VESA slotlar eski 486 islemcili anakartlarda kullanilmaktaydi. Pentium islemcilerin devreye girmesiyle birlikte 32 bit veri yolunu destekleyen PCI slotlar kullanilmaya baslandi. Zamanla Pentium II ve Pentium III’lerin çikmasiyla ISA slotlar yerini tamamen PCI slotlara birakmaktadir.

Anakartin üzerindeki kartlara veri akisi “bus” adi verilen elektronik yollar üzerinden yapilir. Buslar kendi içinden ikiye ayrilir. Bunlar System Bus ve I/O Buslardir. System Bus, islemci ile RAM arasindaki veri akisini saglar. I/O Bus ise çevre kartlarin iletisimini ve bunlarin islemci ile arasindaki iletisimi saglar. Anakart üzerindeki köprü chipsetler (bridge) I/O Bus’i System Bus’a baglar.

Anakartin Yapisi
Sistem Bus
Sistem Bus , islemci, RAM ve L2 önbellegi birbirine baglar.

Diger I/0 bus da bu yol üzerinden islemciye giris/çikis yapar. System Bus kullanilan islemciye göre farklilik gösterir. Islemcinin tipi system bus'in genisligini ve hizini belirler. Ne kadar hizli System bus kullanilirsa sistemin hizi ve diger parçalarla haberlesmesi de o derecede artar. Eski bilgisayarlarda kullanilan 486 islemciler 25 MHz bus hizina sahipken, Pentium islemciler bu hiz barajini 66 MHz'ye yükselttiler. Pentium II ve Pentium III islemciler bu hiz 100 MHz ve 133 MHz hizina kadar yükseltmistir. Ancak bu hizda çalisabilmek için 100 MHz destekli PC100 SDRAM ve 133 MHz RDRAM kullanilmasi gerekmektedir. (bkz sh. 39 )

I/O (Input/Output) Bus
Bilgisayarin dis dünyayla ve kullanicisiyla iletisimini saglayan tüm giris/çikislar bu yolla yapilir. Klavye, fare, ses karti, ekran karti, modem, monitör, disk/disket sürücüleri bu yolla anakarta baglanirlar. Günümüz bilgisayarlarinda dört farkli I/0 bus çesidi yer alir. Bunlar ISA , PCI , USB ve AGP 'dir. ISA bus en eskisi ve en yavasidir. 16 bit iletisim kullanan kartlar tarafindan kullanilir. Bu kartlar ethernet kartlari, ses kartlari ve faks-modemlerdir (PCI olan ses karti, ethernet karti ve modemler de vardir). Bu veriyolu eskiden kullanilan 386 ve 486 islemcili anakartlarda da yer alir. PCI bus, daha hizli olan güçlü bir veri aktarim yoludur. 64 bit veri aktarimi yapar. Ekran kartlari, ses kartlari, modemler, ethernet kartlari, SCSI kontrol kartlari ve baska bir çok kart bu yolu kullanir.

USB bus Universal ****** Bus'in kisaltilmis halidir. En yeni veri aktarim yoludur. Günümüzde bu bus yolunu kullanan kart ve parçalar yeni yeni yayginlasmaktadir. Web kameralari, Infra Red port'lar, tarayicilar ve yeni üretilen bazi ekipmanlar bu yolla baglanirlar.

AGP, Accelerated Graphics Port'un kisaltilmis halidir. Sadece yeni gelistirilen ekran kartlarini sisteme baglamak için kullanilir. (bkz. sh. 10 )

Günümüzdeki yaygin bilgisayarlar 66 MHz bus hizinda çalisirlar. Bu yüksek hiz anakart üzerinde bir çesit elektronik gürültüye ve bazi problemlere yol açar. Genisleme kartlarina ulasimda bu hiz yüksek ve hizlidir. En yeni ve en hizli genisleme kartlari 40 MHz hizinda çalisabilir. Bu yüzden anakartin üzerindeki System bus, hizi çevre kartlarla problemsiz iletisim için yeniden düzenlenmek zorundadir.

I/0 bus yollari fiziksel olarak elektronik devre üzerinde yer alan çizgiler araciligiyla iletisim kurar. Data track adi verilen çizgiler bir seferde bir bit iletirler. Address Track'leri verinin nereye gönderilecegini belirler. Bus yollari araciligiyla veri gönderimi yapilirken adres belirtilmesi gerekir. Veri akisinda önce adres çizgilerinden adres, daha sonra da data çizgilerinden veri gönderilir. Bus hizini ve genisligini data çizgilerinin sayisi belirler. ISA bus veriyolunda 16 adet data çizgisi vardir. Günümüz PC'leri birim zamanda 32 bit gönderimi yapmak üzere tasarlanmislardir. ISA bus birim zamanda 16 bit gönderebildigi için anakartin beklemesi gereken bir süre olusturmaktadir. Anakart 32 bitlik bilgiyi ISA bus'dan iki seferde alabilmektedir. Bu arada geçen sürede ISA bus “Wait State” (bekle) durumunu anakarta bildirir. Bu islemciye “Bekle, kalanini birazdan gönderecegim” demektir. Yavas bir ISA kart sistemin tüm hizini bu yolla oldukça düsürebilir.

ISA
1984 yilinda gelistirilmis bir bus veri yoludur. ISA Industry Standard Architecture'in kisaltilmis halidir. ISA aslinda IBM'in XT veriyolunun gelistirilmis bir halidir. XT veriyolu 8 bitlik iletisimi kabul eden en eski veri yollarindan biridir. ISA 16 bit genisliginde en fazla 8 MHz hizinda çalisabilmektedir. Teorik olarak saniyede 8 Megabit transfer yapabilmektedir. Pratikteyse en fazla 1 ya da 2 Megabit hizinda çalisabilmektedir. ISA slot'lar hizli iletisime ihtiyaç duymayan seri, paralel portlar ve yaygin olarak kullanilan Sound Blaster uyumlu ses kartlari için kullanilmaktalar.

MCA
1987 yilinda Micro Channel Architecture adiyla piyasaya sürülmüstür. IBM tarafindan lisansi alindigi için IBM disindaki bilgisayarlarda kullanilamamistir. Bu yüzden de çok fazla yayginlasamadi. MCA 32 bit genisliginde veri aktarimina imkan sagliyordu ve 40 MBps hizinda çalisabiliyordu. Saat frekansi olarak da 10.33 MHz hizina ulasiyordu. Bu bus yolunu kullanan çok fazla kart gelistirilmedi. Zamanina göre yenilikçi bir gelisme olmasina ragmen yayginlasmadi.

EISA
1988B - 89 yillari arasinda bu veriyolu için ortaklik kuran 9 farkli firma (AST, Compaq, Epson, HP, NEC, Olivetti, Tandy, Wyse ve Zenith) tarafindan gelistirilmistir. Amaci IBM'in MCA'sina yanit vererek tekel olmasini ortadan kaldirmakti. EISA 32 bit genisliginde 8 MHz hizinda çalisabilen bir bus veri yoluydu. MCA gibi çok fazla yayginlasamadi. EISA kartlar ISA'yla uyumlu olduklarindan dolayi ISA kartlar EISA slotlara yerlestirilebiliyordu. EISA slotlar halen sunucu tipi bilgisayarlarda kullaniliyor.

Vesa Local Bus
Kisaca VLB olarak da adlandirilmaktadir. VLB'ler basit ve ucuz bir bus veriyolu olarak tasarlanmislardir. 486 anakartlarda yayginca kullanildilar. 33 MHz hizinda çalisabilmekte olmalari VLB'leri diger bir özelligidir. Vesa yaklasik 120 farkli üretici tarafindan gelistirilmistir. Çogunlukla ekran kartlari için kullanilmistir. Ancak bu veriyolu bazi kartlarla uyum sorunlari yasadigindan çok fazla ragbet görmemistir.

PCI
PCI 1990'larda Intel tarafindan gelistirilen en yaygin ve oturmus veri yoludur. Peripheral Component Interconnect'in kisaltilmis halidir. Aslinda 32 bit genisliginde olmasina ragmen 64 bit gibi de çalisabilir. PCI, 33 MHz hizinda çalisabilecek sekilde üretilmistir. Her çesit islemciyle çalisabilecek sekilde tasarlandigindan 486, Pentium, Pentium II ve diger islemcilerle beraber çalisabilmektedir. Bu veriyolu ayrica "tamponlu" çalisacak sekilde üretilmistir. PCI , islemcinin verdigi görevleri tamponda bekleterek önceki isleri bitirir. Isi bittiginde tampondan yeni görevler alarak çalismasina devam eder. Ayni sekilde islemciye aktaracagi bilgileri de tampona koyar ve islemci sirasi geldiginde bu bilgileri tampondan alarak isleme devam eder. Tüm PCI kartlar “Plug'n Play” yani tak ve çalistir özelligine sahiptir. PCI kartlar kendi kendilerini konfigüre ederek sisteme kendilerini tanitirlar.

Güncel anakartlarin çogunda yer alan IDE denetçileri de PCI bus veri yolunu kullanirlar. Bir sistemde normalde 3 ya da 4 PCI slot bulunur. PCI bus halen gelistirilmeye devam edilmektedir. Içlerinde Intel, IBM ve Apple sirketlerinin bulundugu bir grup bu veriyolunu her gün daha ilerletmektedirler.

AGP
AGP adi verilen veri yolu da aslinda 66 MHz PCI bus'dan farkli bir sey degildir. Su an için yalnizca ekran kartlariyla kullanim için gelistirilmis oldugunu söyleyebiliriz

AGP (Accelerated Graphics Port), ISA ve PCI’dan sonra daha hizli ve gerçekçi görüntüler elde etmek için gelistirilen bir veriyoludur. Grafik kartinin, anakart üzerindeki RAM’in belli bir bellek alanina dallanmasina izin vermekte ve bagimsiz, özel bir grafik veriyolu ile verilerin dogrudan hizli bir biçimde alinmasini saglamaktadir.

3D grafikler, yüksek çözünürlükle detayli ve hizli olarak hareket ettirildiginde PCI veriyolu hemen sinirlarini zorlamaya basliyor. Biraz gösterisli animasyonlar, resim alanlarini dolduran kaplamalarin (texture) monitöre yeterince hizli olarak ulasamamasindan dolayi gösterilemiyorlar.

AGP veriyolu 66 MHz frekansla çalismaktadir. 33 MHz frekansa sahip olan PCI’a göre bu maksimum transfer hizinin 266 MB/sn’ye yükselmesi anlamina geliyor. 2x-Modunun Pipelining yönetiminde PCI veriyolunun dört kati hizina denk gelen, 528 MB/sn’lik bir maksimum degere ulasiyor.

AGP, Pipelining’i yönetebilmek için birkaç ek sinyal hatti kullaniyor. PCI veriyolunda verilerin talep edilmesi, ancak önceki veri transferi bittikten sonra baslayabilirken, AGP’de veriler, önceden istenen veriler henüz bellekte aranirken talep edilebilir.

AGP’nin en büyük özelligi, veriyolunda sadece grafik bulunmasidir. Veriyolunun tüm bant genisligi sadece grafik için kullaniliyor ve bunun disinda diger bagli aygitlarla paylasmak zorunda degil. Bununla birlikte AGP, tüm kartlara uyan Slotlari olan PCI veriyollari kadar evrensel degil. Böylece AGP, PCI için rakip olarak degil, onun bir gelismis hali olarak görülebilir. AGP sadece PCI grafik kartlarinin sonunu hazirlayacak.

Hizli AGP veriyolu anakart üzerindeki RAM ile grafik karti üzerindeki hizlandirici chip arasindaki dogrudan baglanti için de kullaniliyor. Kart üzerindeki entegre grafik bellegi yerine artik grafik hizlandiricisi PC RAM’ini de kullanabiliyor. Bunlar bu güne kadar grafik islemcilerinin erisebilmeleri için, kart üzerinde önbellekleniyordu. Simdi bu kaplamalar dogrudan anabellek üzerinden kullanilabiliyorlar. Intel bunu “DIME (Direct Memory Execute) olarak adlandiriyor.

AGP’nin RAM’den aldigi pay degiskendir. Bu pay hem kullanilan programa hem de PC’nin içinde mevcut RAM’in kapasitesine baglidir. Bir yigini kaplamanin gerektigi, gerçege yakin 3D animasyonlar için 12 ile 16 MB arasinda olabiliyor.

CPU, RAM, grafik hizlandiricisi ve PCI veriyolunun baglantisinin birlikte çalismasi anakart üzerindeki chipset tarafindan yönetiliyor. Bu chipset, örnegin adresleri öyle aktariyor ki, RAM’e dagilmis olan serbest hafiza alani, grafik karti üzerindeki grafik hizlandiricisini bagli bir alan olarak gösteriyor. Büyük veri yapilari, örnegin tipik büyüklükleri 1 KB ve 128 KB arasinda olan kaplama Bitmap’leri gibi, böylece bir birim olarak erisilebilir. AGP chipsetinde bundan sorumlu alan GART (Graphics Adress Remapping Table) olarak ifade ediliyor ve islevsel olarak anaislemcideki Paging Hardware’ine benziyor.

AGP sistemleri için programlanmis yeni yazilimlar gerekmektedir. Artik daha fazla ve daha büyük kaplamalar kullanilabildigi için yeni uygula?malarin grafik detaylari çok daha fazla olacak. Bugüne kadar programlar 2 meygabyte'tan daha az bellek yeriyle yetinmek zorunda kalirken, simdi rahatça 16 Megabyte'a ulasabilecekler. Kullanici, 3D animasyonlarinda hiçbir bozulma, yavaslama veya piksellesme olmadan yüksek çözünürlüklere çika?bilecek. AGP yazilimlari eski bilgisayarlarda da çalisacak, ancak duruma göre daha düsük çözünürlüklerde çalismak gerekebilir. Bazi uygulamalar? da, AGP-RAM'inin eksikliginden do?layi sadece ön plandaki resimler net ve detayli olarak görünecektir.

AGP, PCI'in sonu demek degil, PCI evrensel Input/Output(I/O) arabirimi kaliyor. ISA dahi varligini sürdürecek. Microsoft ve Intel'in 1998'in PC'si için gelistirdigi spesifikasyonlarin aksine anakart üreticileri gelecekte bu slot?lardan (genisletme yuvalarindan) vazgeçmek istemiyorlar ancak modern AGP kartlarinin daha az ISA slotu vardir. Bu da genellikle iki tanedir.

Chipset'ler
Chipset anakartin üzerinde yer alan bir dizi gelismis islem denetçileridir. Bu denetçiler anakartin üzerindeki bilgi akis trafigini denetler.

Islemcinin verileri aldigi yollari takip eden ve islemcinin bir anlamda efendisi olan kisim anakart üzerindeki chipsettir. Chipset'lerdeki gelismeler islemcilerdeki gelismelere paralel olarak ilerlemektedir. Yeni bir RAM ya da bus gelistirildigi zaman bunu islemciye aktaracak olan Chipsetler de gelistirilir. Pentium islemciler için farkli chipset üreticileri mevcuttur. Bunlar Intel, SIS, Opti, Via ve ALi'dir. Bu chipsetler kullanilabilecek islemci ve anakartin performansini belirler. Günümüzde kullanilan LX, BX, EX, ZX, i810, i820, i815 ve Super Soket 7 tipi anakartlarin chipsetleri farkli hizdaki islemcilere destek verirler. LX tipi anakartlar 66 MHz veri yolunu destekler. BX tipi anakartlar ise 100 MHz ve üzeri veriyolu nu destekler ve bu amaçla üretilen Pentium II ve Pentium III islemcileri çalistirirlar.

LX Chipset
LX chipsetler 66 MHz veriyoluna sahiptirler ve soket 370 ve slot 1 yapidaki Celeron ve Pentium II (233-333) islemcileri desteklemektedir. 3 DIMM slota sahiptirler ve maksimum 768 MB SDRAM desteklemektedirler. Fiyat olarak diger chipsetlere göre daha da ucuzdur.

ZX Chipset
ZX chipset hem 66 MHz hem de 100 MHz veriyolunda çalismaktadir. Celeron, Pentium II ve Pentium III islemcileri desteklemektedir. 2 DIMM slotu vardir ve 512 MB SDRAM desteklemektedir. Fiyat olarak LX chipsetten daha pahali ama BX chipsetten daha ucuzdur.

BX Chipset
BX chipset de 66 MHz ve 100 MHz veriyolunu çalismaktadir. Celeron, Pentium II ve Pentium III islemcileri desteklemektedir. 4 adet DIMM slot ile 1 GB’a kadar RAM destegi vardir. CAD/CAM gibi resim isleme, database uygulamalari, ses isleme ve 3D oyunlar gibi yüksek performan isteyen uygulamalarda tercih edilmektedir. Önceleri ATA33 standardini destekleyen BX chipsetler artik ATA66 standartini da desteklemektedir.

i810 Chipset
i810 chipsetlerde tümlesik görüntü ve ses özelligi mevcuttur. Bu chipsetler ayni zamanda 66 MHz ve 100 MHz veriyolunu desteklemektedir.

i810 chipseti digerlerinden ayiran en büyük özelliklerinden bazilari; direk AGP grafik arabirimi, ATA 66 hard disk standardi, AC 97 ses destegi, STS (Suspend to RAM) ve AMR (Audio Modem Riser) dir. Ayrice ATA 66 standardini ilk destekleyen chipsettir. STS (Suspend to RAM) özelligi ile çok az elektrik harcayarak çok kisa zamanda bilgisayarin açilmasini saglamaktadir.

i820 Chipset
i820 chipset’i 100 ve 133 MHz sistem bus hizinda çalisan islemciler için üretilmis bir chipsettir. MCH (Memory Controller Hub), ICH (I/O Controller Hub) ve FWH (Firmware Hub) olmak üzere üç ana bilesenden olusmaktadir. i820 chipseti özellikle 400 MHz’e kadar saat hizinda çalisabilen RDRAM (Rambus DRAM) için gelistirilmistir. RDRAM, SDRAM’den çok daha yüksek frekanslarda çalisabilmektedir. (bkz. sh. 39 )

Intel 820’yi DIMM RAM’ler ile uyumlu hale getirebilmek için MCH içerisinde MTH (Memory Translator Hub) bulunmaktadir.

i810E Chipset
i810E chipset, i810 chipsetin gelistirilmis halidir. 66, 100 ve 133 MHz veriyolunu desteklemektedir. Böylece Celeron ve Pentium III/133 MHz islemcileri desteklemektedir. Ayrica 133 MHz SDRAM destegi ile grafik islemlerinde daha iyi performans saglamaktadir.

i815-i815E
i815 chipset, i810E chipsetin devami niteligindedir. Ancak bu chipsetin getirmis oldugu en yeni özellik i815 chip içine yerlestirilmis grafik arabirimine ek olarak ayri bir slotta AGP4X grafik desteginin olmasidir. Böylece daha iyi grafik için gelismis ekran karti kullanmak isteyen kullanicilara avantaj saglanmis oldu.

i815E chipseti ise i815 chipseti ve ICH2 bileseninden olusmaktadir. Ilk etapta I815 yonga ile ICH (I/O Controller Hub) adi verilen I82801AA yongasi beraber kullanildi. I/O Giris Çikis arabirimi, PCI, Harddisk, USB, gibi arabirimleri kontrol eden ICH (I82801AA) yonga, harddisklerde ATA66 yi desteklerken AMR gibi yeni bir teknolojiyide beraberinde getirdi. Teknolojideki hizli ilerleyis harddiskte de ATA100 standardi ile görüldü ve AMR arabiriminin beklenen sonucu gösterememesi nedeniyle yeni arabirimler üzerinde çalisildi. ICH 2 (I82801BA) yongasi ile beraber bir kaç degisiklik yapildi ve disklerde ATA100 destegi ve CNR (Communication Network Riser) denilen yeni bir teknoloji sunuldu. CNR ile Ethernet, USB, Ses gibi bilesenleri destekleyen kartlarin üretilmesi planlandi. Ayrica 2 olan USB destegi ayri bir yongaya gerek kalmadan 4 e çikti. Bu farkliligi belirtmek için ise I815+ICH2 bilesenine kisaca I815E adi verildi.

i820 Chipset
i820 chipset’i 100 ve 133 MHz sistem bus hizinda çalisan islemciler için üretilmis bir chipsettir. MCH (Memory Controller Hub), ICH (I/O Controller Hub) ve FWH (Firmware Hub) olmak üzere üç ana bilesenden olusmaktadir. i820 chipseti özellikle 400 MHz’e kadar saat hizinda çalisabilen RDRAM (Rambus DRAM) için gelistirilmistir. RDRAM, SDRAM’den çok daha yüksek frekanslarda çalisabilmektedir. (bkz. sh. 39 )

Intel 820’yi DIMM RAM’ler ile uyumlu hale getirebilmek için MCH içerisinde MTH (Memory Translator Hub) bulunmaktadir.

i840 Chipset
Bu chipsetin i820 chipsete ek olarak getirmis oldugu en önemli yenilikler 3 grupta toplanabilir. Bunlardan birincisi, anakarti Is ortamlarinda güçlü bir platform olarak Workstation yada giris seviyesi server olarak kullanilmasini saglayacak çift Penium III islemci destegi. i840 sadece 133MHz veriyolu destegi saglamakta bu nedenle 133MHz de çalisan Pentium III islemciler ile maximum performans saglanabilmektedir.

Ikinci önemli özelligi ise tek kanalda RDRAM band genisligi ençok 1.6GB verebilirken bu chipset ile iki kanal RDRAM destegi geldigi için en çok 3.2GB lik bellek band genisligi saglanmaktadir. Bu sekilde grafik ve resim isleme programlari olan CAD/CAM, AutoCAD gibi yaziliimlar ile ugrasan kullanicilar için daha canli, hizli ve net görüntüler sunulmaktadir.

Üçüncü yenilik ise anakart üzerinde Intel i82806 kullanildiginda mevcut 32bitlik PCI yuvalarina ek olarak 64bitlik PCI yuva destegi gelmekte ve iki yonga arasindaki band genislik ise 533MB/s olmaktadir. Bu yuvalarda daha çok yüksek bandgenisligi isteyen Gigabit Ethernet, Fiber Channel yada SCSI kartlar kullanilabilmektedir.

Bellek

Hafızalar

Bilgisayarda çalışmakta olan bir programa ait komutlar ve veriler ile daha sonra kullanılacak olan sonuç işlemleri hafızalarda saklanır.

İşlemci ihtiyaç duyduğu komutu ilk önce L1 cache hafızada arar. Eğer işlemcinin aradığı komut burada yoksa L2 cache hafızaya bakılır. Eğer burada da yoksa sırayla, RAM ve HDD üzerindeki sanal hafıza üzerinde arar. L1 cache hafıza bunlar içerisinde en hızlı olanıdır ve genellikle işlemcinin üzerine imal edilir. L2 cache hafıza ise L1 e göre daha yavaş olmasına rağmen gene de hızı çok yüksektir. Bir kısım işlemcilerde (Celeronların ilk nesillerinde olduğu gibi) L2 cache hafıza bulmayabilmektedir. Bu durumda L1 cache hafızaya sığmayan komutlar L2 olmadığı için direkt olarak daha yavaş olan RAM a yazılmakta ve işlemcinin performansı düşmektedir. L2 cache hafıza genelde işlemcinin yakınındaki yüksek hızlı hafıza çiplerinden oluşur.

RAM
Günümüz bilgisayarlarında hem okunabilen hem de yazılabilen RAM (Read Acces Memory – Rastgele Erişimli Hafıza)’ler kullanılır. RAM’ler birbirinden bağımsız hafıza hücrelerinden oluşur. Her hücrenin çift yönlü bir çıkışı vardır. Bu çıkış veri yoluna, veri yolu da işlemciye bağlanır ve işlemci ile RAM arasındaki bilgi alışverişi yapılır. Bu adresleme yöntemi ile RAM’deki herhangi bir hafıza hücresine istenildiği anda diğerlerinden bağımsız olarak ulaşılır. Rastgele erişim ifadesi buradan gelmektedir.

RAM’lerde bilgiye erişim hızı nanosaniyeler ile ifade edilir. Bu hız ortalama 50-60ns arasındadır. Fakat günümüzde kullanılan RAM’lerde bu hız 8ns ye kadar düşmüştür.

RAM’lerin kapasiteleri 16K’dan başlayıp 512MB’a kadar çıkmaktadır. Günümüz PC’lerinde ortalama 64MB RAM kullanılmaktadır.

DRAM (Dinamik RAM)
DRAM daha çok kişisel bilgisayarlarda kullanılan bir hafıza türüdür.

DRAM’lerde verilerin saklanması için üzerinde enerji depolayan kondansatörler kullanılır. Fakat bu kondansatörler zamanla (çok kısa zamanda) üzerlerindeki enerjiyi kaybederler. Dolayısıyla enerji varken 1 durumunda olan hücre enerji boşalınca 0’a döner. Bu durumda bir transistörün açılıp kapanması suretiyle sürekli olarak bu enerjinin tazelenmesi gerekmektedir. Dinamik ifadesi buradan gelmektedir.


SRAM (Statik RAM)
SRAM ’lerde DRAM’lerde olduğu gibi kondansatörler kullanılmaz. Bunun yerine her hücre için altı adete varan transistör kullanılır. Bu RAM’lerde bilgiler yüklendikten sonra sabit kalır. Sürekli enerji tazelemesi gerekmemektedir. Bu tip hafızalar daha pahalıdır. Bu yüzden kişisel bilgisayarlarda fazla tercih edilmemektedir.

EDRAM (Enhanced DRAM)
Geliştirilmiş DRAM’ler L2 cache hafızada kullanılır. 35 ns. DRAM içerisine 256 bayt 15 ns. SRAM eklenmesi suretiyle oluşturulmuştur. EDRAM aynı zamanda SRAM bölgeleri, verileri, yavaş olan DRAM bloklarından toplayabildiklerinden hız kazanır. Veri istendiğinde yavaş olan DRAM 128 bitlik bütün bir bloğu hızlı olan SRAM’ gönderir.

EDO RAM
Anakart ya da video kartında ana hafıza olarak kullanılan EDO RAM ile CPU-hafıza bant genişliği saniyede 100 MB’dan 200 MB’a çıkarılmıştır. EDO RAM’ler Pentium işlemcili anakartlarda kullanılmıştır. Pentium II’ler ile EDO RAM’ler yerini SDRAM’lere bırakmıştır

SDRAM (Senkronize DRAM)
İşlemcilerin hızlanması ile birlikte bu işlemcilerin maksimum seviyede işlem görebilmeleri için yüksek hızlı RAM’lere ihtiyaç duyulmuştur. SDRAM’le birlikte işlemci ve RAM birbirine aynı saat hızında kilitlenirler. Böylece işlemci ve RAM aynı saat hızında senkronize olarak çalışmaktadır.

Günümüzde kullanılmakta olan 66 MHz., 100 MHz, ve 133 MHz. SDRAM’ler vardır. Tercih edeceğiniz SDRAM tipi, işlemcinin kullandığı veri yolu saat hızı ile aynı olmalıdır. Yani 100 MHz. veri yolu kullanıyorsanız. PC 100 SDRAM kullanmanızda fayda vardır.
SGRAM (Senkronize Grafik RAM)
Video adaptörleri ve grafik hızlandırıcılarda kullanılan bir tür DRAM türüdür.

SGRAM’de SDRAM gibi 100 MH’e kadar CPU saat hızına kendini senkronize edebilir. Bununla birlikte yoğun grafik işlemleri için bant genişliğini artırmak amacıyla gizli yazma ve blok yazma gibi bazı teknikleri kullanır.

RDRAM
Kısaca RIMM olarak adlandırılan bu RAM, 100 MHz sınırını aşarak 400 MHz’e kadar hızlı bir performans sağlamaktadır. Bu RAM çeşidi i810E ve i820 chipsetlerle uyumlu olarak çalışmaktadır.

Bir Rambus DRAM, SDRAM’den çok daha yüksek bir performans sunar.

VRAM (Video RAM)
Video adaptörlerinin kullandığı özel amaçlı hafızalardır. Klasik RAM’in aksine, VRAM iki farklı aygıta eş zamanlı olarak bağlanabilir. Bu durum bir monitörün ekran güncellemesi için VRAM’a erişirken bir grafik işlemcinin de aynı zamanda yeni veriler sunmasına imkan verir. VRAM’ler DRAM’lerden daha pahalıdır ve daha iyi grafik performansı verirler.
ECC (Error Correction Code)
Bilindiği gibi bilgisayardaki bilgiler 1 ve 0’lardan oluşmaktadır. Bu değerler bazen ortam hataları, elektronik parazitler veya kötü bağlantılar gibi sebeplerden değişebilmektedir. Mesela 1 değeri 0’a dönüşebilir. Bu durum karşısında hatayı düzeltmek için ECC parite biti kullanılır

Sabit Disk (Hard Disk) Nedir?


Sistem bellekleri (RAM) sakladıkları bilgileri PC’nizi kapattığınızda saklayamaz. Sistem belleklerinin bu özelliğinden dolayı güç kullanmadığı halde veri saklayabilecek donanımlara ihtiyacı vardır. İşte bu ihtiyacı sistemde sabit disk sürücüler karşılar. Sabit diskler bilgisayarınızı açtığınızda işletim sistemini ve diğer yazılımları sistem belleğine yükler ve kalıcı olarak saklamaya karar verdiğiniz bilgileri PC’niz kapalı bile olsa korumaya devam eder. Sabit diskler saklanması gereken verileri disk üzerinde manyetik değişim gerçekleştirerek yazarlar. Sabit diskleri incelerken mekanik kısım ve hareketli parça içermeyen elektronik kısım olarak ele almak yerinde olur. Hareketli parçalar sabit disk sürücülerinin çalışmasını engelleyen toz ve diğer etkenlerden korumak amacıyla havası izole edilmiş bir bölme içinde yer alır. Sabit disk sürücülerindeki hareketli parçalar mil, manyetik diskler, okuyucu/yazıcı kafalar, kafaların yerleştirildiği kollar ve kollara hareket veren sistemdir. Verilerin yazıldığı kısım ise disklerdir. Disklerin üzerine yazılan verinin yoğunluğu sabit disklerin veri saklama kapasitesini performansını olumlu yönde etkiler. Disklerin en önemli bölümleri diski oluşturan sert alt tabaka ve üstteki manyetik tabakadır. Bu önemli tabaka için üretici firmalar sabit disk tasarımlarında çeşitli materyaller kullanırlar.
Disk yüzeyindeki pürüzsüz düz tabaka için eski sabit disk sürücülerinde manyetik oksit kullanılırdı. Manyetik oksit şu an kullanılan ince manyetik film tabakasına göre daha kalın ve çabuk bozulan bir tabakaydı. Günümüzde ısıya dirençli ve daha ince disklerin yapılabilmesine imkan veren özellikleri açısından cam esaslı diskler alüminyum olanlara alternatif oluşturuyor. Artık manyetik tabakasının yerini filmsi ince manyetik tabakalar almış durumda. Sabit disk sürücülerinin en hassas mekanizmalarından birini kafaların diski çizmeden çok yakın biçimde okuma ve yazma yapabilmesi teşkil eder. Diskler mil üzerinde yüksek hızda dönmeye başladığında kaydırıcıların altından geçen hava akımı okutucu/yazıcı kafaların disklere sürtmeden havada asılı kalmasını sağlarlar. Disklerin üzerindeki manyetik yüzeye neredeyse değecek biçimde duran okuyucu/yazıcı kafa ile manyetik yüzey arasındaki mesafe günümüz sabit disk sürücülerinde 0.07 mm’den bile daha azdır. Kafaları disk üzerinde okunacak yada yazılacak bölgeye götüren ve çok hızlı çalışan kısım ise ‘Actuator’ adındaki kısımdır. Kafalar kaydırıcılara ve kaydırıcılar da kollara bağlı olmak üzere birlikte Actuator’a bağlıdırlar. Hoparlörlerdeki ses üreten manyetik bobine çok benzer biçimde çalışan Actuator adeta ses üreten bir bobin kadar hızlı biçimde kafaları diskler üzerinde içeri ve dışarı yönde hareket ettirir.
Hızla dönen diskler üzerinde okuyucu/yazıcı kafalar, mantık yani kontrol ünitesinden gelen sinyallere göre hareket ederler.
Mantık ünitesi yani elektronik kısım bilgisayarla sabit disk arasındaki veri alışverişini ve hareketli parçaların kontrolü görevini yürütür.

Hard diskin Çalışma Prensipleri

Verilerimizi kalıcı olarak saklamak için kullanılan bir saklama birimidir. Sabit disk döner bir mil üzerine sıralanmış, metal veya plastikten yapılma ve üzeri manyetik bir tabaka ile kaplı plakalar ve bu plakaların alt ve üst kısımlarında yerleşen okuma/yazma kafalarından oluşur. Veriler sabit diskteki bu manyetik tabakalar üzerine kaydedilir. Verilerin kaydedilmesinde mıknatıslanma mantığı kullanılır. Mıknatısın iki kutbu dijital olarak 1 ve 0 ‘ı temsil eder. Verilerimiz böylece küçük mıknatıslar halinde bu manyetik ortamlara yazılırlar. Bu manyetik tabakaların üstü dairesel çizgilerle örülüdür. Bunlara iz (track) denir. Sabit disk’te birden fazla plakalar üst üste dizilmiştir. Bu plakaların hem alt hem de üst tarafına bilgi yazılabilir. Herbir plaka üzerinde altlı-üstlü yerleşen ve herbirinin ortadaki mile uzaklığı aynı olan izlerin oluşturduğu gruba silindir ismi verilir. Sabit disk üzerinde herbir yüz bir kafa tarafından okunmaktadır. Bu nedenle kafa ve yüz aynı terime karşılık gelir. İz yapısını pasta dilimi şeklinde bölünmesiyle oluşan ve sabit disk üzerinde adreslenebilir en küçük alana denk gelen parçaya ise sektör (Sector) adı verilir ve bir sektörün barındırabileceği veri miktarı 512 byte uzunluğundadır. Bu sektör, kafa ve izler sabit diskte verinin adreslenmesi için kullanılırlar. Şuan adreslemede kullanılan iki yöntem vardır. Bunlardan ilki CHS olarak adlandırılan Cylinder-Head-Sector konumlarının verilmesi ile 3 boyutlu olarak dosyanın yerinin bulunması ikincisi ise LBA (Logical Block Adressing – mantıksal kütük adreslemesi) adı verilen tek boyutlu adresleme yöntemidir. Günümüzde kullanılan iki tip sabit disk arabirimi vardır. Bunlar IDE ve SCSI’dir.

IDE
IDE (Integrated Drive Electronics) bilgisayarın anakartındaki veri yolu ile depolama aygıtları arasında kullanılan standart bir elektronik arabirimdir. IDE IBM’in 16 bitlik ISA yol sistemi tabanlıdır ama ayrıca diğer yol standartlarını kullanan yol sistemlerinde de kullanılabilir.Günümüzde satılan birçok bilgisayar IDE’nin gelişmiş versiyonu olan EIDE’yi (Enhanced IDE) kullanır. IDE kasım,1990’da ANSI tarafından bir standart olarak benimsendi. IDE’nin ANSI ismi ATA’dir (Advanced Technology Atachment). Normal şartlar bir IDE arabirim ile iki tane sabit diskin çalıştırılması mümkündür: Ancak iki entegre denetleyicisinin birinci pozisyonda olmak istemesini engellemek gerekir. Bunu yapmak için sürücülerden biri ana sürücü (Master Drive) diğeri de bağımlı sürücü (Slave Drive)’dır. Bu disk işlemlerinde açık bir hiyerarşi oluşturur. IDE’nin deenetleyici teknolojisinin artan isteklerine cevap vermekte yetersiz kalması nedeni ile EIDE’nin ortaya çıkmıştır. IDE denetleyicisinin üç temel sorunu vardı. 528 MB'’lık depolama üst sınırı vardı. Yani 528 MB’ın üstündeki diskler IDElerle kullanılamazlar. En çok iki disk desteği vardı. Yalnızca iki disk kullanılabilmekte idi. Ve CD-ROM gibi çevre birimlerine destek vermemekte idi. EIDE ile birlikte her bir disk için 8.4 GB’lık disk desteği vardır. Günümüzde bu sınır daha da üste çekilmiştir. 128 GB’a kadar diskler desteklenebilir. 4 tane IDE diski ve CD-ROM kullanılabilir. Bunun için de IDE1 ve IDE2 olarak iki tane arabirim konnektörü kullanılır. Birincil olana Primary ikincil olana da Secondary ismi verilir. Bir konnektörde iki tane disk ve benzeri aygıt kullanılabilir. Bunlar birbirinden Master ve slave olarak biribirinden ayrılır. Böylece bilgisayara takılan disk ve benzeri birimler Primary master, Primary Slave, Secondary Master ve Secondary Slave olarak isimlendirilir. Hiyerarşik düzünde aynen bu şekildedir. EIDE’lerle birlikte Ultra DMA kavramı ile karşılaşmaktayız. Ultra DMA bilgisayarın veriyi sabit diskten bilgisayarın veri yolları ile anabelleğe göndermede kullanılan bir protokoldür. ULTRA DMA/33 protokolü verileri çoğuşma modunda ve 33.3 MBps (Megabayt/saniye) hızında transfer eder. Bu bir önceki DMA arabiriminin iki katı kadar daha hızlıdır.Ultra DMA Sabit disk üreticisi olan QUANTUM ve chipset üreticisi olan INTEL tarafından geliştirildi. Bilgisayarınızın Ultra DMA’yı desteklemesi demek bilgisayarınızın daha hızlı açılması, yeni uygulamaları daha hızlı çalıştırması anlamına gelir. Ultra DMA 40 pinlik bir IDE arabirimi kablosu kullanır. Ultra DMA/33’den sonra Ultra DMA/66 çıktı. Ultra DMA/66 verilerin 66 MBps hızında iletilmesini sağlar. Bu bir önceki Ultra DMA moduna göre iki kat hızlıdır. Ultra DMA/66 80 pinlik IDE kablosu kullanılır. Ultra DMA’nın çoğuşma modunu desteklediği söylenmişti. Çoğuşma modu verilerin normalinden daha hızlı gönderildiği bir veri gönderme kipidir. Çoğuşma kipini gerçekleştiren birçok teknik bulunmaktadır. Veri yolunda, Örneğin çoğuşma modu, bir aygıtın yolun kontrolünü ele almasını ve diğer aygıtların bunu kesmemesini sağlayarak gerçekleştirilir. RAM’de ise Çoğuşma modu bir sonraki hafıza birimi kendisine ihtiyaç duyulmadan getirilerek yapılır. Bu disk cachlerinde kullanılan tekniğin aynısıdır. Böylece veriler daha hızlı iletilirler.

Bütün çoğuşma modlarının sahip olduğu bir karakteristik geçici ve güçlendirilemeyen olmasıdır. Sınırlı zaman dilimlerinde ve özel şartlarda normalden daha hızlı veri transferi sağlarlar.

SCSI

Small computer System Interface’in kısaltılmış şeklidir. SCSI arabirimi seri ve paralel portlardan daha hızlı veri transfer oranı sağlar. (saniyede 80 Megabyte veri iletimi sağlayabilir). SCSI arabirimlere diskin dışında yazıcı, CD-ROM gibi çeşitli aygıtlar bağlanabilir. Bu yüzden SCSI basit bir arabirimden çok bir giriş/çıkış yoludur. SCSI arabirimi bir ANSI standardı olmasına rağmen çeşitli varyasyonları bulunmaktadır. Bu yüzden İki SCSI arabirimi birbiri ile uyumlu olmayabilir. Günümüzde kullanılan SCSI arabirimleri aşağıdadır.

SCSI-1 : 8 bitlik bir yol kullanır ve 4 MBps lik bir veri transfer hızını destekler.

SCSI-2 : SCSI-1 ile aynıdır, fakat 50 pinlik konnektörler kullanırlar. ve birden fazla aygıtın bağlanmasına izin verirler.

Wide SCSI : 16 bitlik veri transferini desteklemek için daha geniş bir kablo kullanırlar.

Fast SCSI : 8 bitlik yol kullanırlar, fakat 10 MBps’lik veri transferini desteklemek için saat hızını ikiye katlarlar.

Fast wide SCSI : 16 bitlik yol kullanır ve 20 Mbpslik veri transfer hızını destekler.

Ultra SCSI : 8-bitlik yol kullanır ve 20 MBps’li veri transfer hızını destekler.

SCSI-3: 16 bitlik yol kullanır ve 40 MBps’lik veri transfer hızını destekler. Ayrıca Ultra Wide SCSI de denir.

Ultra2 SCSI: 8 bitlik yol kullanır ve 40 MBps’lik veri transfer hızını destekler.

Wide Ultra2 SCSI: 16 bitlik bir yol kullanır ve 80 MBps’lik veri transfer hızını destekler.

SCSI aygıtların dürümlerine göre 15 aygıta kadar sisteme bağlayabilir. SCSI’ler IDE arabirimlerinden farklı olarak rasgele erişim yöntemini kullanırlar. IDE’ler ise sıralı erişim yöntemini kullanırlar. SCSI arabirimleri IDE’lerden daha hızlıdırlar. Ancak daha da pahalıdırlar. Dünya piyasının yaklaşık %10’unda varlar. IDE’ler ise ucuz olmaları ve artık anakart üzerinde tümleşik olarak gelmeleri sebebi ile daha fazla tercih edilmiştir. Bir sabit diskin kapasitesi şu şekilde hesaplanır.

Silindir sayısı*Sektör Sayısı*kafa sayısı*512’dir

1024 silindir, 256 kafa ve 63 sektör parametrelerine sahip bir sabit diskin kapasitesi: 1024*256*63*512=845571864 Byte’dır. Bu da yaklaşık 8.4 Gigabyte’dır. Sabit diskler ile gelen önemli bir kavram da partisyon kavramıdır. Partisyon kabaca diskin üzerinde oluşturulmuş bölümlerdir. Bir diskte sadece bir partisyon olabileceği gibi birden fazla da partisyon olabilir. Bir partisyon hangi amaç ile oluşturulmuş olursa olsun o partisyona ulaşım yapacak işletim sistemine uygun bir dosya sistemi ile biçimlendirilmelidir. Bu genellikle işletim sisteminin sorunudur ve işletim sistemi birden fazla dosya sistemini destekleyebilir. Partisyonların isimlendirilmesine gelince ilk olarak primary master konumundaki partisyon c’den itibaren isim almaya başlar. Sonra master diskinizde birden fazla partisyon var ise onlar isimlendirilmeye başlar. Örneğin Primary master’daki disk ikiye bölünmüş ise birincisi C: ikincisi ise D: ismini alır. Buradaki bölümleme işlemi mantıksaldır. Eğer, ikinci bir sabit disk var ise bu disk fiziksel olduğu için D: harfini alır. Mantıksal olarak bölümlenmiş diskin ikinci bölümü ise E: harfini alır. Dosya sistemlerinde yaygın olanlarından biraz bahsedelim

FAT

File Allocation Table – Türkçeye çevirmek gerekir ise Dosya Atama Tablosu.Bu sistemde partisyon herbiri belli miktarda sektör içeren cluster isimli parçalara ayrılır. Ve hangi dosyaların bu cluster parçalarından hangilerine yerleştiği, hangi cluster parçalarının boş, hangilerinin dolu olduğu gibi bilgiler FAT üzerine yazılır. İşletim sistemi de herhangi bir dosyaya erişim yapmak istediğinde dosyayı bulmak için FAT üzerine yazılan bu bilgilerden faydalanır. Her ihtimale karşı sabit disk üzerinde bir kopyası bulundurulur.



FAT16

DOS, Windows3.1 ve OSR2 sürümü öncesi Windows95’in kullandığı dosya sistemidir. Eski bir dosya sistemi olduğu için birtakım dezavantajları ve eksiklikleri vardır. Bunlardan bir tanesi kök dizinin (root) sınırlandırılmış olmasıdır. FAT16 sisteminde açılıştaki primary partisyona ait root dizini, FAT tablosu ve boot sektörü cluster içinde yer almazlar ve sayısı belli olan sıralı sektörlerde tutulurlar. Bu sayının belli olması kök dizinine yapılacak eklentilerin belli bir sınırı olması sonucunu doğurur. Kısacası altdizin istenildiği kadar uzatılabilmekle birlikte kök dizinde belli uzunlukta girişle sınırlandırılmıştır. İkincisi FAT16 dosya sisteminde adresleme 16 bit olduğundan adreslenebilecek maksimum cluster sayısı 65525’tir ve bu clusterların boyutu 32 KB olabilir. (aslında cluster sayısı 65536 olmalıdır. Ama bazıları özel amaçlar için tutulur.) bu da bizi FAT16’da kullanılan bir partisyonun 2 GB’dan daha büyük olmayacağı sonucuna götürür. Üçüncüsü FAT16 elindeki boş sabit diski ya da partisyon alanının bir şekilde elindeki clusterlara dağıtmak zorundadır. Bu nedenle sabit diskin boyutu büyümeye başladıkça cluster’ın boyutu da büyür. Örneğin 1 MB’lık bir dosya birçok cluster üzerine sıralanıp yerleşirken 10KB uzunluğundaki tek bir dosya bir cluster’ı kaplar. Bu durumda özellikle disk boyutu 1-2GB arasında iseFAT16 cluster boyutu 32 KB olacaktır ve cluster üzerinde 10KB’lık dosyadan arta kalan 22 KB’lık boşluk değerlendirilemeyerek boşa gidecektir. Özellikle çok miktarda ufak dosya barındıran sabit disklerde bu durum bolca olur.

FAT32

Windows95 OSR2, Windows98, Windows2000 ve Linux tarafından tanınan ve FAT16’dan daha gelişmiş bir dosya sistemidir. İlk olarak FAT32’de herhangi bir kök dizin sınırlaması yoktur. İkinci olarak FAT32, FAT16’daki 16 bitlik adresleme yerine 32 bitlik adresleme kullanır. Bu da 2 TB’a kadar olan disklerin tanınmasını sağlar. Üçüncü olarak FAT32 cluster boyutunu azaltarak boş alan israfını azaltır.

(alıntıdır)

|