New York Üniversitesinde ekonomi profesörü. Roubini, Yapı Kredi Private Bankingin davetlisi olarak Türkiyeye geldi. Newsweek Türkiye' den Metin Under ve Melis Özpınar dünya ve Türkiye ekonomisini nelerin beklediğini kriz kâhinine sordu.

NEWSWEEK TÜRKİYE: Neredeyse tüm ekonomistler 2009un kayıp yıl olduğunda hemfikir. O kadar kötü olmama ihtimali hiç yok mu?

ROUBINI: Ben kötümser olmaya çalışmaktan ziyade gerçekçi olmaya çalışıyorum. 2009da ekonomik büyümede herhangi bir iyileşme görmüyorum. 2010a gelince, ABDden gelecek çok büyük bir para ve mali teşvik olacak. Fakat bu bile bir ölçüde etkili olacak. Bunun nedeni mali sistemdeki sorunların onarılmasının 12 aydan uzun sürecek olması. Ve ne zaman ciddi bir bankacılık krizi olursa kredi sıkıntıları en azından ortalama birkaç sene sürer. İkinci sorun ise ABDde Mortgage, kredi kartı, eğitim borçlanmaları gibi nedenlerle iflas etmiş ya da borçla boğuşan pek çok insanın olması. Bunların sorunları tek hamlede çözülemez. 2010 ve 2011in bunların kredi ve borç sıkıntılarıyla uğraşılarak ve bir şekilde birikim yapmaya çalışılarak geçirileceği hesaplanmalı. Bu yıllar dünyada ortalamanın altında büyüme yılları olacak.

Kriz sonrası ekonominin yeni terimleri sizce neler olabilir?

Hedge fonlar ya da Özel Sermaye Fonu değil kesinlikle. Düzenleme, denetlemeler, yenilenebilir enerji, nanoteknoloji, bioteknoloji, insana yatırım... Bunlar yeni terimler olacak. Küreselleşme de kalacak. Bir başka terim de ekonomide devletin rolü olacak. Ümit edelim ki bu çok da aşırı olmasın.

Türkiyenin kriz karşısındaki görünümü nasıl?

Dünya ekonomisi ve Avrupa resesyonda olduğundan Türkiye için zor bir yıl olacak. Kısa vadede en iyi politikaları uygulasanız bile, uzun vadede her şey zor olacak. Resesyonu önlemekte sorun yaşanacak. Çünkü Türkiye özellikle son birkaç senedir çok hızlı büyümeye alıştı. Bir sene bile eksi büyüme olduğunda şirketler sektöründe öldürücü bir sorun gibi görünebilir. Fakat yine de şu yönden iyimserim: Türkiye pek çok ekonomik reform yaptı, düşük enflasyon seviyesini korumaya çalıştı, finansal sistemini temizledi, güzel düzenlemeler gerçekleştirdi. Ayrıca stratejik bir konumu var. Avrupa ve Ortadoğunun ticaret yollarının ortasında. Bazı ihracat alanlarında üstünlüğünü sürdürebilir. Tabii ki pazar ekonomisi yönündeki reformlarına devam ettiği sürece. Çünkü eninde sonunda dünya ekonomisi normale dönecek ve fırsatlar orada duruyor olacak.

Çine oranla taşımacılık maliyetlerinin düşük olması gibi avantajları olan Türkiye tekstil gibi sektörlerde krizi fırsata dönüştürebilir mi?

Zaman içinde Türk Lirası fazla güçlendi ve bundan dolayı rekabet gücü kaybedildi. Hâlâ değerli olsa da şu anda daha düşük. Bu da önemli bir etki sağlayabilir. Türkiye gibi bir ülke şunu da düşünmeli: Mesela tekstilde daha yüksek katma değerle, yani daha kaliteli mal üretip daha yüksek seviyede rekabete girişerek İtalya örneği gibi bir tekstil üretimine terfi edilebilir. Bu Çinle ucuz üretimde savaşmak yerine daha iyi bir strateji olabilir. Global ekonomide her zaman inovasyondan geçip daha rekabet edebilir hale gelme zorunluluğu var. Türkiye özellikle son yıllarda dünyanın her yerinden yüksek düzeyde doğrudan yabancı yatırım çeken bir ülke oldu. Orta vadede doğrudan yabancı yatırımlarla, daha fazla teknolojik gelişmeyle ve katma değeri yüksek üretimle Çinle baş edilebilir. Aynı zamanda yeterli sermayeyle ve çalışanların verimliliğine yatırım yaparak büyüme sağlayıp; Asyaya ve Çine oranla daha yüksek olan işçi maliyetleri gibi sorunlar telafi edilebilir.

IMF ile imzalanacak anlaşma Türkiyenin krizden daha az etkilenmesini sağlar mı?

Dünyadaki finansal krizin Türkiyeyi etkilemesinin temel nedeni Türkiyenin dev cari açığı. Bunu finanse etmek için net döviz girişine ihtiyaç var. Kredi kriziyle birlikte dünyada para bulmak birdenbire hem daha zor, hem de daha maliyetli hale geldi. Bu durum hem hükümet, hem finansal sistem, hem de özel sektörü olumsuz etkiliyor. Bunun yanında Türkiye artan yatırımları için yurtdışından özel sektör kanalıyla ciddi borçlanmalar gerçekleştirdi. Bu borçlar Türk özel sektörünü bekliyor. Bu kriz özel sektörün dış borçlarını yönetmesi açısından işleri biraz daha zorlaştıracaktır. Ödenmesi gereken borçlar döviz cinsinden olduğu için bir çelişki var. Bir yandan Türk parasının değer kaybetmesi dış ticareti açısından çok faydalı ama bununla beraber dış borç yükü üzerine etkilerine dikkat etmek gerekiyor. Herhangi bir baskı Türk Lirasında keskin hareketlere sebep olursa bu özel sektör için sorun teşkil edebilir. Türkiyenin böyle bir süreçte daha fazla döviz rezervine ihtiyacı olacak. 20-25 milyar dolar, özel sektörü Türk Lirası�nın keskin hareketlerine karşı döviz pozisyonu açısından rahatlatır. Bu sebeple Türkiyenin IMF ile anlaşma yapmaya ihtiyacı var.

Merkez Bankasının faiz indirimleri Türkiyenin geleneksel yüksek faiz probleminden kurtulmasını sağlayabilir mi?

Türkiyede faiz oranları daha da düşürülecektir. ABDde ve dünyanın diğer ülkelerinde işsizlik oranlarındaki yükseliş hane giderini kontrol altına alacak. Bu da petrol dahil olmak üzere emtia fiyatlarını ciddi oranda düşürecek. Bu durum enflasyonla yaşayan petrol ve enerji ithalatçısı Türkiye gibi ülkeler için ciddi yarar sağlar. Bu sayede enflasyon oranı çok hızlı bir biçimde ekonomi yönetiminin hedeflediğinden de aşağıya düşecektir. Bu da faiz oranlarında indirime gidilmesine olanak sağlar.

www.newsweek.com.tr