Halkla ilişkiler disiplini, bilimsel araştırma verilerinin üzerine inşa edilen çalışmalardır. Kamuoyunun, ne yapmak istediğiniz konusunda, ne düşündüğü çıkış noktasıdır. Aslında bu araştırma verileri, genel kültür ile kurumsal kültür arasındaki bileşkeleri ortaya koyar… Kültürel derinlikleri farklı adreslerde tanımlayan halkla ilişkiler programları bu nedenle başarıya ulaşamaz…

Şöyle örnekleyelim; çevre duyarlılığı son derece güncel bir konu… Hemen hemen herkes bu konuda bir şeyler yaptığını birilerine göstermek istiyor… Örnek aldığımız şirket de, göstermelik bir arıtma tesisi kurmuş olsun… Ancak o şirketin başta yöneticileri olmak üzere, çalışanların tamamında ne çevre duyarlılığı ile ilgili eğitim programı var ne de çevre kültürü ile ilgili bilimsel çalışmalar… Sırf yönetim istedi diye o göstermelik arıtma tesisinin fotoğraflarını çekip bir basın bülteni eşliğinde kamuoyuna duyurmanın halkla ilişkiler olduğunu varsaymak büyük bir yanılgıdır. Çünkü yine aynı şirketin fabrikasının kurulu olduğu yörede ilkokul öğrencileri düzeyinde bile öyle bir çevre kültürü gelişmiştir ki o şirket için ‘takkenin düşüp kelin görüneceği’ günler pek uzakta değildir… Böyle bir oluşumdan sonra o şirket kamuoyu karşısında, gerçekten ciddi çalışmalar yapsa bile ne kadar inandırıcı olabilir ki?

Amerika’da ‘Perception Management’ yani “algılama yönetimi” olarak yansıtılan halkla ilişkiler kavramı aslında bilimsel temellere oturtulduğunda, bu mesleğin gelecekteki boyutlarını şekillendiriyor. Ancak bugün Amerika’da bile gördüğümüz uygulamaların çok azı ‘doğru’ ve referans gösterilebilir çalışmalar olarak karşımıza çıkıyor. Meslek açısından kendi içinde bir ‘çelişkiyi’ de yansıtan bu konuya dikkat çeken uzmanlar, kurum kültürü ile algılama yönetimi arsındaki ilişkiye dikkat çekiyor.

Günümüz uygulamalarındaki örnekler, bir halkla ilişkiler şirketinin müşterisi için geliştirmekte olduğu iletişim programı kapsamında araştırma yaptığını ortaya koyuyor; bu iyi bir başlangıç. Araştırma verileri, bireylerin şirketi nasıl algıladıkları ortaya koyuyor. Önemli olan bu verileri şirketin de hedefleri göz önünde bulundurularak sağlıklı ve gerçekçi bir değerlendirme ile iletişim planına yansıtabilmek. Algılama yönetimi unsurları ile uygulanacak çalışmalar ile bireylerin mevcut görüşlerini istenilen yönde değiştirebilmek. Aksi durumda, ulaşılmak istenen hedeflerden uzaklaşılacağı gibi gülünç durumlara da neden olunabilir. Bu tıpkı kalıbına uymayan bir elbise giyinmek gibi…

Halkla ilişkiler var olan bilgilerin iletişim kanallarına aktarılmasıdır. Kurum kültürü de bunlar arasındadır. Bir kuruluşta gerçekten bir değişim varsa ve bunlar belgelenebiliyorsa, iletişim platformunda algılama, toplumda kanaatleri etkileyen bir içeriğe sahip olabilir. Yoksa birkaç kişinin yakıştırması ile elde edilmek istenen algılama, aldatmacanın ötesine gidemez.

Kaynak: Salim Kadıbeşegil’in “Halkla İlişkilere Nereden Başlamalı?” isimli kitabından alınmıştır.